Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Belki de gerçek aşkı arıyorumdur, Umay."
❤️🔥
Yazar'dan
Herşeyi bir yere sıkıştırırdık ya hani, öyle bir şeydi, kalbimize yüreğimize sıkıştırırdık kimi zaman, kimi zaman bazı düşüncelere sıkıştırırdık. Öyle bir şeydi aşk.
Yüreğede akla da sığmıyordu aşk dediğimiz meret.
Sığdığı zaman daha fazlasını istiyor sonra taşıyordu.
Aşk böyleydi işte, kimi zaman bir sızı kimi zaman sızıdan daha fazlası.
Umay hiç aşka tutulmamıştı, bunun ne demek olduğunu gerçekten bilmiyordu.
Hisler onun için birşey ifade etmiyordu, elbette seveceği günü bekliyordu, aşık olacağı günü bekliyordu.
Yaslandığı duvardan doğrulup eğitimdeki mavi berelilere baktı, her birimin kendine özel görevi vardı elbette.
"Ne o yoruldunuz mu?" Dedi Umay. Bağırarak, askerlerin hepsi bir ağızdan,
"HAYIR." diye bağırdı. Ellerini arkasında birleştirip getirdiği sandalyeye otudu ve silahını çıkarıp toz bezi ile temizlemeye başladı.
"Yorulmazsınız da zaten, öyle bir lüksünüz yok." Dedi Umay büyük bir ciddiyetle. Baranı görünce ayağa kalkıp hazır ola durdu Umay.
"Durum nedir Umay." Dedi baran. Elindeki silahı beline takıp bankın üzerindeki dosyayı alıp barana uzattı.
"Hazırlar komutanım ama-"
"Ama ne?" Dedi baran. Bir iç çekti Umay.
"Yakın dövüşte biraz daha ilerlemeleri lazım." Dedi Umay. Baran bir süre askerleri izleyip Umaya döndü.
"Yarın Demir seninle derslere girsin, belki işe yarar." Dedi baran. Başını salladı Umay. Baran birkaç şey daha söyleyip gidince.
Umay biraz daha çalışmalarını izleyip timin dinlenme odasına geçip bir masaya oturdu. Bir süre sonra tim gelmişti ama Umay derin düşüncelerinden arınıp onlara bakamadı bile.
Çalan telefonu ile kendine gelen Umay kimin aradığına baktı, Eylül arıyordu.
"Alo." Dedi Umay sakince, karşıdan ses gelmedi bir süre, endişelenmeye başlayan umay bir kez daha alo dedi, bu sefer de ses gelmeyince kapatacaktı ki, kalın metalik bir ses duyuldu.
"Sevgili Eylül elimde, son şansımı iyi kullanmam gerek öyle değil mi?" Dedi ve kapattı. Telefondan ses duyamayınca koşar adımlarla baranın odasına ilerledi. Tim de arkasından geliyordu.
"Metalik bir sesti, sevgili eylül elimde son şansımı iyi değerlendirmem gerek değil mi dedi" dedi Umay.
Ne olduysa o an oldu, baranın sanki başından aşağıya su dökülmüştü, sevdiği kadının nerede olduğunu bilmiyordu, en önemlisi de kimin elinde olduğunu bilmiyordu.
✨
Herşey çok ani gelişyordu, eylülün kaçırılması, timin ve Ali denizin bunu öğrenmesi de cabasıydı. Baran ne kadar soğuk kanlı olmaya çalışırsa çalışsın içinde bir yerler sızlıyordu.
Tim harekat merkezinde albayı ve generali bekliyordu.
"Ebesini siktiğimin herifleri ne istiyorlar da kaçırdılar." Dedi demir sinirle. Baran arkasına yaslanıp gözlerini kapattı.
"Tek istedikleri sınırdan geçmek." Dedi Barlas. Hakan elindeki kalemi çevirmeye devam etti.
"Sikik orosbu çocuklarını bu sever sikmezsem benim de adım hakan değil." Dedi hakan. Baran sakin kalmaya çalışıyordu ama olanaksız bir şeydi bu.
Albay ve generalin gelmesi ile ayağa kalktı tim.
"Rahat." Dedi general masanın başındaki sandalyeye otururken. Herkes yerine yerleşince konumsaya başladı Ali deniz.
"Yerini tespit ettik, ama-" sözünü bölen barlasdı.
"Gitmiyor muyuz komutanım?"
"Tehlikeli bölgede, kazıklı mayın bölgesi." Dedi Ali deniz. Hepsi bir nefes verdi. Baran sakince dinliyordu.
"Peki gitmeyecek miyiz?" Dedi hakan. Başını salladı Ali Deniz. Zöhre öğrendiğinden beridir her dakika arıyordu, Ali denizin canı acıyordu ama bunu belli etmiyordu.
"Eylülü orada bırakacak değiliz, askerlerin her konuda eğitimli askerler Ali deniz, bu operasyon olacak, yalnızca eylülü alıp geleceksiniz." Ayağa kalkınca tüm harekât merkezindeki askerler de kalktı. "Anlaşıldı mı asker?"