PERA
Etrafımda koşuşturan hizmetliler ağzımdan çıkacak tek bir kelime için gözlerimin içine bakıyorlardı. Hala burada ne döndüğünü anlamazken güzelim yüzümde açılan yaraya müdahale eden doktora merakla baktım.
''İz kalmaz değil mi doktor bey?'' Doktor, kaşımın üstündeki bandı sabitleyip eşyalarını toparlamaya başladı.
''Merak etmeyin Nazlı Hanım, estetik bir dikiş attık. Yine de yarayı güneşe çok göstermemeye çalışın, iki gün de su temas etmesin. Yardımcınıza alınması gereken birkaç kremin olduğu reçeteyi gitmeden bırakacağım. Talimatlara göre kullanmanız yeterli. Geçmiş olsun.'' Doktor vebalıymışım gibi yüzüme bakmadan hızla uzaklaşırken garipseyerek yüzümü buruşturdum. Nazlı da kimdi, biri bana açıklayacak mıydı artık? Neyse, en azından yüzümde iz kalmayacaktı...
En az benim odamın yatağı kadar rahat olan yatakta doğrulup ayağa kalkarken odayı havalandıran, bir yandan da yan gözle bana bakıp duran yardımcıya baktım.
''Nazlı kim? Sen biliyor musun?'' Yardımcı kadın, şaşkınca bana baktı, hala ondan cevap beklediğimi fark etmişti sonunda.
''B-bana mı dediniz?''
''Tatlım burada bizden başka biri var mı? Elbette sana soruyorum. Her neyse Nazlı kimse kim, beni ilgilendirmiyor. Bana telefonunu verebilir misin arkadaşımı aramalıyım, gelip beni alsın. Acil bir bakıma falan gitmem lazım şu halime bak!'' Ben kendi kendime soyulan ojelerimi incelerken görevli kızın hala şaşkınca bana baktığını görmemle bunaldığımı hissetmiştim. Buradakiler ilk defa mı bu kadar mükemmel, süper güzel bir kız görüyorlardı anlamıyorum ki?
''Canım? Sana diyorum. Arkadaşımı arayacağım, verecek misin telefonunu?''
''Bir saniye- hemen geleceğim hanımefendi.'' Kız beni öylece bırakıp odadan koşar adımlarla çıkarken ağzım açık arkasından bakıyordum. Gözlerimi devirdim. Aynada kendimi görmemle gülümsedim. Kaşımda kocaman bir yarık varken de güzeldim! Sarı saçlarımı elimle biraz kabartıp şekillendirdim. Üzerimdeki sade, kot, geniş paça pantolona ve dümdüz siyah kısa, dar üste yüzümü buruşturarak baktım. Bana giyinmem için verdikleri temiz giysiler resmen 'ben normalim!' diye bağırıyordu. Ben normal bir genç kız değildim ki? Ben güzeller güzeli, magazinin göz bebeği, babasının prensesi Pera Hazerhan'dım. Üstümdeki spor kıyafetlere gözlerimi devirip aynadan bakışlarımı çektim. Eh, idare edecektik artık. En azından temizlerdi.
Aklıma buz gibi maviler gelirken kendi kendime titredim ve ister istemez kollarımı kendime sardım. Evin kapısında karşılaştığım adam ''dönmüşsün'' deyip başka hiçbir şey demeden ortadan kaybolmuştu. Soğuk mavi bakışları oldukça rahatsız edici olsalarsa bu bakışlar Pera Hazerhan'a sökmezdi, elbette korkmamıştım. Dönmüşsün de ne demekti hem? Ben hep burada mıydım da tekrar buraya dönecektim?
Şakaklarımı parmaklarımın ucuyla ovuştururken kısık gözlerim kapının pervazından merakla bana bakan bir çift mavi gözü yakalamıştı. Gizlice beni izleyen küçük kız onu izlememle kafasını hemen odanın dışına doğru saklarken derin bir nefes alıp verdim ve ses çıkarmamaya çalışarak parmaklarımın ucunda kapıya doğru yürümeye başladım. Küçük kız hala saklanmaya devam ediyordu. Ses çıkarmadan, büyük bir ciddiyetle kapıdan başımı hafifçe uzatıp duvarın dibine çökerek saklanmış kıza bakarken ''Sobe!'' diye seslenmemle kız çığlık atarak yerinde sıçramıştı. Bana kocaman mavi gözleriyle, endişeyle bakarken bense küçük kızı inceliyordum. Resmen benim kopyam gibiydi, yani daha minik versiyonum. Altın sarısı, bukleli saçları, masmavi kocaman yuvarlak gözleri, kırmızı yaşına göre dolgun dudakları ve tombul yanakları ile çok güzel bir kız çocuğuyla karşı karşıyaydım. Bana benzemesi de artı puan olarak haneme eklenmişti elbette.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PASLI KALPLER ATÖLYESİ
RomanceGenç kız, şatafatlı hayatına şımarıkça bir darbe vurmuştu ve babasının öfkesinden nasibini almak üzereydi. Yaptığı son yaramazlık artık şirinlikleriyle ve yavru köpek bakışlarıyla çözülemeyecek kadar fenaydı. Babasının adamları peşindeydi ve tek yap...