Paslanmış Bir Atölye

3 0 0
                                    

PERA

''Neler oluyor burada?'' Özgür Bey'in kaya gibi sesi Balın ile olan gülüşmelerimizi bölerken ikimiz de irkilmiş ve bakışlarımızı odanın girişine kitlemiştik. Balın, korkuyla ayağa kalkıp babasının yanına giderken ben de yatakta oturmaya devam ederek ikisini izliyordum.

''Balın'ın saçının teline dokunduysan bu evde barındırmam seni Nazlı, sana bunu söylemiştim.'' Balın babasının elini tutmuş başını ısrarla iki yana sallarken beni savunmaya çalıştığını görmek gülümsememe neden olmuştu.

''Biz sadece sohbet ediyorduk Özgür Bey, peşin hüküm vermek yerine kızınıza baksaydınız keyifli bir zaman geçirdiğini anlardınız. Hem, zaten benim bu evde barınmaya hevesim yok. Benim zaten hali hazırda muhteşem bir evim, rüya gibi kendime ait bir odam ve banyom vardı. Ha bir de kendime ait giysilerim... Beni neyle tehdit ediyorsunuz?''

Hızla konuşmama ek olarak yataktan kalkmış kollarımı önümde çaprazlayarak Özgür Bey'e doğru adımlıyordum. Her bir kelimemde kaşları çatılıyordu. Benden duyduklarının farkındalığı ile başını eğdi ve gözlerini Balın'a çevirdi. Balın ona birkaç el hareketi yapıp elindeki masal kitabını Özgür Bey'e doğru uzatmıştı. İşaret dili ile konuşması küçük kızın konuşmama durumunun düşündüğümden ciddi olduğunu anlamamı sağlamıştı.

Özgür Bey, Balın'ın elini tutup bana son bir bakış atarak hiçbişi demeden odadan küçük kızı da alıp çıkarken ağzım açık arkalarından baktım ve sinirle güldüm.

''Şaka mı yapıyor? Ay, çok sinir oldum!'' Saçlarımı elimle karıştırıp odada sinirle adımladım. Kendi kendime konuşurken bir yandan sinirle gülmemi durduramıyordum.

''Ben onun kızıyla ilgileniyorum, masal okuyorum, beyefendi geliyor bana hesap soruyor! Neymiş, beni bu evden barındırmazmış!'' Küçük bir kahkaha attım.

''Sen kimsin beni burada barındıracaksın zaten? Öküz! Hatta canavar! Masaldaki canavar gibi aynı... Uzak dur Pera, böyle adamlar tehlikeli... Evet, bulaşmamalıyım... Ah! Çok gıcık oldum!'' Kendi kendimi yerken kapı aralandı. Pelin'in kafası içeriye uzanırken bana şaşkınca bakıyordu.

''Şey, Nazlı Hanım, ben kahkaha sesleri duydum da... Bir şey olduğunu düşünüp, kontrole gelmiştim.'' Kafamı iki yana sallayıp Pelin'in yanına doğru adımladım ve onu içeri çektim.

''Lütfen gel, kafayı yiyeceğim bu odada tek başıma! Hem, sana soracaklarım var.'' Pelin'in şaşkın bakışları değişmezken onu yatağa oturttum ve odanın içinde adımlamaya başladım. Bir yandan da parmak uçlarımı ısırıyordum. Tırnak yeme huyum olmasa da, parmak uçlarımı ısırmak değişik bir huy olarak kalmıştı küçüklüğümden beri. Bu yüzden parmak uçlarımda genelde diş izleri olurdu.

''Bu adam, yani Özgür, onun derdi ne? Neden kızına dokunmam yasak?''

''Bu sizin ailenizin arasında bir şey, benim söz söylemem doğru olmaz.''

''Ben nasıl biriyim peki? Yani korkunç biri miyim gerçekten o kadar?'' Sorduğum soru en az bana saçma geldiği kadar Pelin'e de saçma gelmiş olmalıydı ki kararsızca suratıma bakıyordu. Gerçi günlükte öyle bir nefret okumuştum ki bu soruyu sormam gerçekten saçma geliyordu.

''Her neyse, sormadım say.'' Dayanamayıp konuşmaya devam ettim çünkü öfkem içime sığmıyordu. Resmen bu evde aşağılanıyor ve öcü muamelesi görüyordum.

''Küçük kız yani Balın üzgün duruyor diye neşelendirmek istedim tamam mı? Benim de canım sıkılıyordu, bir zararı olmaz diye düşündüm. Biz eğleniyoruz, masallar hakkında falan konuşuyoruz... Bir baktım bu kaba adam odanın kapısında kırmızı görmüş boğa gibi bize bakıyor! Ne dese beğenirsin? Seni bu evde barındırmam dedi bana? Bana bana? Düşünebiliyor musun? Daha çok şey söylemeliydim...'' Acaba o an ne söylemeliydim diye düşünüp odada adımlarken ayağa kalkmaya çalışan Pelin'i tekrar oturttum.

PASLI KALPLER ATÖLYESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin