Troy Sanchez yanımdan ayrıldıktan sonra birkaç dakika yalnız kalıp ikinci kadehimi almıştım. Royal Academia hayallerine dalmışken birinin bana seslendiğini duyarak arkamı döndüm.
"Shannon!" Abim Daniel yüzünde büyük bir mutlulukla yanıma gelmişti. "Seni kiminle tanıştıracağımı tahmin bile edemezsin!"
Başta yanındaki kişileri fark edememiştim. Fazlasıyla güzel, fakat duygusuz bakan genç bir hanımefendi, abime samimi bir şekilde gülümseyen genç bir adamın koluna girmişti. İkisi de bana bakıyorlardı ve göz göze gelince genç kız bana gülümsedi. Ama gülümsemesi gözlerine ulaşmıyordu. Sanki biraz üzgün gibiydi. "Kiminle tanışma şerefine erişiyorum?"
Sorduğum soru üzerine genç kız reverans yapıp kendini tanıttı. "Ben, Ronan Krallığı'ndan; Airi Ronan Serent. Serenty Krallığının leydisiyim." Ona gülümseyip karşılık olarak ben de reverans yaptım.
Yanındaki adam da hafif bir baş selamından sonra, "Ben de Serenty Krallığı'nın veliaht prensi Vincent Serent, majesteleri. Şeref duydum."
Ona da gülümseyip reverans yaptım. "O şeref bize ait.""Shannon! Sana Vincent'ten bahsetmiş olmalıyım. Okul yıllarımda şehir çarşısında tanışmıştık. Ama o başka bir okuldan. 10 yıl eğitim alıyorlar, inanabiliyor musun?"
"Emin değilim abi. O kadar çok kişiden bahsettin ki! Hatırlamıyorum." Abim ve Vincent dediğim şeye gülerken Airi muhabbetimizi dinlemiyor gibi duruyordu. Abime döndüm. "Leydi Airi ve ben başbaşa sohbet edebilir miyiz?" Prens Vincent bozulmuş gibi duruyordu. Ona döndüm. "İzninizle, majesteleri."
"İzin sizindir." Ses etmese de rahatsız olmuş gibiydi.
Airi neden böyle bir şey dediğime anlam verememiş gibiydi. Açıkçası ben de anlamamıştım. Sadece ortamdan hoşlanmadığını farkettiğim için teklif etmiştim. Başımla sağ tarafa doğru işaret edip gülümsedim. "Gidelim mi?"
Kız umursamaz bir şekilde omuz silkip yürümeye başladı. Birkaç metre ileride boş bir masa gördüğümde, "Oturalım mı?" diye sordum.
Airi başını sallayıp oturdu. Ben de yanına oturduğumda beynim bir sohbet konusu bulmak için uğraşıyordu ki sözü o başlattı. "Tebrik ederim. Reşitsiniz."
"Teşekkür ederim." Birkaç saniyelik sessizlikten sonra içimi kemiren soruyu kibar bir dille sormaya çalıştım. "Bu gece burada olmaktan memnun değilsiniz sanırım?"
Airi şaşkın bir ifadeyle bana baktıktan sonra irisleri titredi. "Öyle hissettirmek istemezdim. Affedersiniz. Bugünkü mutsuzluğum tamamıyla benim iç dünyamla ilgili bir durum."
"Kusura bakmayın. Anlatmak ister misiniz?"
Airi iç çekti. "Sanmıyorum."
Uzatmadım. Anlatmak isterse o anlatırdı zaten. Yanımızdan geçen bir garsonu durdurup içecek ve ikramlık rica ettiğimde birkaç saniye içinde masayı donatmışlardı. Leydi Airi hiçbir şeye dokunmazken ben kadehimi elime alıp onun gözlerinin takılı olduğu yere baktım. Abimin arkası dönük olsa da Prens Vincent doğruca bizim olduğumuz tarafa bakıyordu ve bakışları abime veya bana olduğu gibi yumuşak değil, buz gibiydi.
"Cidden beni sevdiğini düşünmüyorsunuz, değil mi?" Airi'nin sesiyle ona döndüğümde bakışlarını masaya çevirdiğini gördüm. Önüne bir kadeh koydum ve o da itiraz etmeden alıp yudumlamaya başladı.
Sorduğu soru kafamı karıştırmıştı. Aralarında nasıl bir evlilik söz konusuydu o zaman? "Anlamıyorum. Prens Vincent kötü biri gibi durmuyor."
Airi gülümsedi. Bu gülüşü tanıyordum. Mutluluğa en uzak olanıydı. "Vincent iyi biri. Ama biz doğru kişiler değiliz. Yanlış anahtarla doğru kapıyı açabilir misin?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KEHANET
Fantasy"Gün ışığı beraberinde karanlık getirir. Krallığınızın prensesi peşinden savaşı da getirecek. İsyan, başkaldırı ve soykırım... Krallığın geleceğini göremiyorum. 20 gün, 20 yıl veya 20 asır sonra olabilir. Krallık yok olacak. Asla emin olamazsın ama...