1

55 40 86
                                    

  "Prenses Shannon. Kahvaltınız efendim."

  "Getirebilirsiniz."

  Hizmetçilerden biri büyük kahvaltı tepsisini yatağımın yanındaki masaya bıraktıktan sonra bir ihtiyacım olup olmadığını sormak için ağzını açmıştı ki gülümseyerek onu susturdum. "Bir şeye ihtiyacım yok. Teşekkür ederim." Bu fazla ilgi ve alâka bazen çok sıkıcı oluyordu.

  Kadın hafif bir baş selamı verdikten sonra geri geri odadan çıktı. Göz devirmemek için kendimi zor tuttum. Babam aksinin gerekli olduğunu söylemese ben ismimle hitap etmelerine bile göz yumardım da. Neyse!

  Bugün 1 Ağustos, yani 18. yaş günümdü. Doğum günüm kutlandıktan sonra krallığımızın kurallarına göre artık resmen yetişkin sayılacaktım. Açıkçası bunun hayatımda neleri değiştireceğini pek bilmiyordum. Tek farkı gideceğim 4 yıllık yatılı okul olacaktı sanırım. Royal Academia... Bir sürü kız arkadaşımın olacağı bir oda ve kocaman, kalabalık bir okul. Hem de tamamıyla soylulardan oluşuyor!

  Abim geçen sene oradan mezun olmuştu ve öve öve bitiremiyordu. Özellikle de esmer bir kont kızında aklı takılmış kalmış. Ama babam kızın babasını sevmediği için abimin evlilik hayalleri suya düştü. Açıkçası çok da umrunda olduğunu samıyorum. Şimdi de kendini, seneye Royal Academia'da öğrenci olacak olan soyluları eğitmeye adamıştı.

  Kahvaltımı acelesiz bir şekilde edip kendimi banyoma attım. Elimi yüzümü yıkayıp dişimi fırçaladım. Hemen sonra giyinme odama geçerken camdan dışarı göz attım. Sarayın önüne şimdiden bir dolu insan toplanmıştı. Ben olsam birinin doğum günü partisini çok da önemsemezdim. Ama işte! Demiş miydim? Ben prensesim.

  Bugün için özel olarak tonlarca parayla diktirilmiş elbisemi giymeye çalışıp da beceremeyince dışarı doğru seslendim. "Tina!"

  Birkaç saniye sürmeden kapı tıklanıp açıldı. "Buyrun?"

  Tina Lewis, benim özel yardımcımdı. En basit işlerde bile onun yardımını alıyordum. Benden yalnızca birkaç yaş büyüktü. Kendisi bir kont kızıydı ve dediğine göre tek hayali Royal Academia'ya bir kez olsun gidebilmekmiş. Ama babası sarayda çalışmasını istediği için onu kıramamış. "Elbiseme yardım eder misin?"

  "Elbette." Alttan giymeye çalıştığım iki parça olan elbiseyi üzerimden çıkarıp gömlek kısmını başımdan geçirdi ve altta kalan ipleri belimin etrafına dolayıp sıkıca bağladı.

  Zorlukla konuştum. "Sanırım nefes alamıyorum."

  Gülümsedi. "Kemeri takınca daha sıkı olacak."

  Elbisenin etek kısmını da alttan geçirip fermuarını hafif zorlayarak çekti. Nefes alamayarak söylendim. "Cidden bunu neden biraz bol yapmadılar?"

  Tina eteğimi ve tarlatanını düzeltirken bir yandan da bana cevap yetiştiriyordu. "Özellikle Kraliçe Helena böyle istedi. Vücut hatlarını daha orantılı gösterecek." Annem ve kusursuz güzellik takıntısı demek... Başımla onayladım.

  Tina sonunda elindeki tüllü korse kemeri de elbisenin üzerinden bağlayıp sıktıktan sonra beni aynanın önüne sürükledi. Kendimi gördüğüm zaman anneme ve zevkine bir kere daha hayran kaldım. Kıyafetim pembeye çalan zarif, ince bir kumaştan dikilmişti. Kabarık ve belimi olduğundan da ince gösteren bir eteğe sahipti. Onunla aynı renk ve kumaşta bir kemer belimi sıkıca sarıyordu. Elbisenin üst kısmı ise kare yaka, balon koldu. Açık mavi tonlarda çiçek desenleriyle süslenmişti.

  Tina bir çift tül eldiveni ellerimden geçirdikten sonra beni bariz bir hayranlıkla süzdü. "Mükemmel görünüyorsun. Kraliçe haklıymış." Elimdeki eldivenlerin de fazlaca güzel olduğunu düşünerek başımı salladım.

KEHANETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin