y/n: bi bölümğ kaç kişi okuyo gerçekten çok merak ediyom. hayalet okuyucular bi bu bölümü beğenebilir mi harbi merak ediyom çok teşekkürler yorum da atarsanız sevinirim
Miraç odaya girer girmez parmak uçlarına çıkarak kendisini yerden yükseltti ve merakla ona bakan komutanının boynuna kollarını doladı. İtilmeyi ya da en basitinden karşılık görmemeyi beklerken Balamir'in güçlü kollarının anında beline sarılması onu oldukça şaşırtmıştı.
Balamir sarılmazdı. Hayatında sayılı kez sarılmıştı ve bunların çoğu zoraki, bir his barındırmayan resmi sarılmalardı. Hayatındaki ilk, gerçekten de sevgi ve şefkat dolu temasları sarışından kazanmıştı ve şu an çocuk resmen ruhlarını birbirine katmaya çalışıyormuşçasına kendisine sarılıyordu. Gün geçtikçe bu sevgiye, bu sıcaklığa ve bu şefkate alışıp bağımlı hâle geliyordu, hata ediyordu. Miraç gittiğinde hayal kırıklığına uğramış Balamir'den geriye tek parça kalmayacaktı.
Yine de küçük bir çocuk meraklılığındaki kalbi ilk defa sevmeyi ve sevilmeyi tecrübe ettiğinden göğsünde deli gibi çırpınıyordu. Mantıklı olmakla yükümlü organı beyni bile mantığını çocuğu kucağına alırsa daha rahat sarılabilecekleri konusunda fikir üreterek kullanıyordu artık. İyice köşeye sıkışmıştı, yolun sonu yoktu, bir yolda olduğundan bile emin değildi. Her türlü parçalara ayrılacaktı ama zamanını iyi değerlendirmekten başka kurtulma hamlesinde de bulunmak istemiyordu. Sıkıca ona sarılan ve "oy"layan çocuğun yanağına yanağını sürttü ve daha rahat olabilsin diye sarışına doğru eğildi.
"Oyyyyyyy oyyyyy canım komutanım benim oyyy."
"Nenem gibisin aynı."
İstemsizce gülerek söylediğinde Miraç da gülmüş, derin bir nefesi içine çekerek burnunu adamın boynuna sürtmüştü.
"Şimdi görev falan konuştuk ya, tüm gece operasyonda farklı şekillerde sizi kaybettim. Hep uykumda ağlamışım, kaç kez kan ter içinde uyanmışım, koğuştakiler benim yüzümden uyuyamadıkları için bir de dövdüler."
"Al şimdi, seni nasıl göreve götüreyim?" Balamir ciddi ciddi sorup hafifçe yüzünü uzaklaştırdığında karşı karşıyaydılar. İkisinin de kolları vücutlarından ayrılmamıştı ve tenlerinde vücut ısılarını hissedebilecekleri kadar yakınlardı.
"Vatani göreve her türlü gelirim. Geleceğim de." Miraç'ı ilk defa bu kadar ciddi ve kararlı görürken iç çekti ve gözlerini sakince odada gezdirdi.
"Kolunu kırarsam gelemezsin."
"Siz bana kıyamazsınız ki."
"Kıymam gerekirse kıyarım." Kehribarları odadaki ufak turundan sonra yeniden mavilerle buluştuğunda her zamanki gibi çocuğun yanaklarına al oturduğunu görmüştü. Artık çok da bir bahaneye gerek olmadığını anlıyordu. Balamir saçını düzeltiyor, Miraç kızarıyordu. Balamir suyunu kafasına dikiyor, Miraç kızarıyordu. Çocuk çok güzel kızarıyor, Balamir'in kalbini hızlandırıyordu ve ikisi de hopa küte yuvarlana yuvarlana bir uçurumdan aşağı düşüyorlardı.
Miraç'ın umru muydu? Umru olan tek şey o rahat sarılabilsin diye ona eğilen komutanıydı. Onunla göreve gelmesin diye elinden geleni yapan, yakışıklı yakışıklı ona bakan, huysuz kedi gibi çaktırmadan kendini sevdiren komutanıydı. O komutana şimdi canını feda etmeyip de ne yapsaydı Miraç? Bazen içindeki devasa sevgiyi vücuduna sığdırmakta çok zorluk çekiyordu.
Bir sürü erkek bir arada kalıyorlardı ve birkaçıncı ayını devirmişti burada. Sayılı gün çabuk geçer, geçiyordu ve geçtikçe insanları daha iyi tanıyıp daha farklı bağlantılar ediniyordu. Balamir gerçekten öyle bir adamdı ki ona kapılmamak imkansızdı. Dalyan gibiydi, uzun boyu, dudak uçuklatan yakışıklılığı, görevindeki başarısı, disiplini, aynı zamanda yumuşak kalbi, her askerini tanıması, şefkatle yanaşması...
![](https://img.wattpad.com/cover/371472228-288-k967687.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOMTANIM [bxb]
Chick-Litaskeri textingtir. eğlence amacıyla yazıldığı için ciddi bir şey beklemeyin lütfen. olumsuz öğeler içerebilir baştan uyarayım. çoğu yeri salladım hatam varsa belirtin beraber dalga geçelim. iyi okumalar