Cüneyd, gözleri önünde süzülen kızın ihtişamıyla delirmek üzereyken Zeynep gittikçe savrularak ona yaklaşıyordu.
Hızlı bir şekilde indiği için elbisesinin paçaları toz toprak olmuştu.
Cüneyd, Zeynep kendisine doğru geldikçe düşüncelerini anlamıştı onu izlerken bir yandan böyle olmasının tüm sebebi canlanıyordu aklında, Cüneyd'in zina ettiğini düşünüyordu Zeynep
Zeynep yaklaştıkça sesi kısılmıştı "Cüneyd efendi"
Zeynep'in dudaklarından yine onun ismini duymasıyla daha fazla kendini tutamadı bu görüntü karşısında. Zeynep'e arkasını dönerek duyabileceği şekilde konuşmaya başladı "Biliyor musun Zeynep? dürüst olmak her zaman ilginçtir"
Zeynep bu cevabı beklemese de lafını esirgemedi "İlginç bir şey görmedim ben"
Cüneyd gülümsemiş, elleriyle oynamaya başlamıştı "Zina etmiş olmam senin gözünde beklenilen bir şeydi, öyle mi?"
Zeynep Cüneyd'in öyle biri olmadığını biliyordu o konuşulanlarda tasdiklemişti bu durumu.
Zeynep tekrar konuştuğunda yavaş yavaş Cüneyd'e yaklaştı "Onun için gelmedim buraya"
Cüneyd Zeynep'in gözünde kurak topraksız bir çöl köstebeğinden farksızdı onun için. O da bu farksızlığı değerlendirecekti "Sevgiliye verilen en güzel hediye sadakattir Zeynep. Bir gece değil binbir gece de düşünsem seni yine olmayacaktım gönlünde, yüzüme tükürmek için geldiysen cezamı kendim keserim zira sen beni tanımıyorsun"
Cüneyd karşısındaki dalgalara doğru ayak basarken gökyüzünde serin havayla beraber felaket şekilde yağmur damlaları düşmeye başlamış yerleri ıslatıyordu
Zeynep'in gözleri şaşkınlıkla Cüneyd'i izlerken elleri uzanmıştı, Cüneyd'in ayaklarında ise derman kalmamıştı.
Tüm bu yalanlardan sıyrılıp dibe batacaktı. Dibinde biten sırtlanların arasında ona bakan gözbebeği de artık onu tanımıyordu, en çokta bu acıtmıştı canını.
Yağmur'un dozu artarken kara bulutlar ikilinin üzerine düşüyordu.
Cüneyd artık suların içine yanaşmışken gittikçe içini anlamsız bir huzur kaplamaya başlamıştı, tüm bu konuşmalar içinde bir kez Zeynep'in yüzüne bakamamıştı
"Zina edenlerden olduysam bir hükmü var mı dediklerinin?"
Zeynep artık ciddiyetin farkında bir şekilde sesi ağlamaklı konuşmaya başlamıştı "Cüneyd başına gelenlere sabret buyrulur, merhamet et. Suya yaklaşma ne olursun"
Cüneyd artık emindi kararından, Zeynep'in ağlamaklı sesi bile onu durduramazdı. Biliyordu şimdi bu kuyudan çıkıp Zeynep'in yanına varsa ona kollarını sarsa yine istenmeyecekti gözünde zina edenlerdendi
Cüneyd artık vücudu sulara karışırken Zeynep daha fazla dayanamamış peşinden gitmişti elbisesindeki topraklar çamur olurken kendisi de içinde batıyor, boynundaki rüzgarla havaya karışıyordu.
Cüneyd gözlerini kapatmış derin bir nefes almıştı hâlâ arkası dönük şekilde son kez konuşmuş o sırada gökyüzündeki gürültüler şimşek şeklinde düşmeye başlamıştı "Ama ben daha fırtınalı denizlerde, daha derin körfezlerde boğuldum" Artık tamamen dibe batacakken, Zeynep can havliyle Cüneyd'e tutunmaya çalışmış eli Cüneyd'in omzuna dokunmuştu
Cüneyd kapadığı gözlerini derin bir nefesle aralamış, üzerinde hissettiği dokunuşla ilk defa arkasını dönmüştü
Dönmesiyle kaşlarının çatılması bir olmuştu ama Zeynep gülümsüyordu ölmeden görebileceğinin mutluluğuydu "Sevgi de yağmur gibi nimettir öyle değil mi?" gülümsemesi artarken Cüneyd'den ellerini çekmiş, gözlerini gözlerinden ayırmadan devam etmişti
"Sen zina edenlerden değilsin sukût et kafi" Zeynep gözlerini kapatırken uçuşan eşarbının Cüneyd'e bulaşmasıyla Cüneyd Zeynep'in faziyeti karşısında göğsünü yağmura vererek derin bir ağlayışa kapılmıştı suyun ortasında gökyüzü üzerlerine çökmüştü
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
bunlar romantizm kasarken köyde 4. kadini alan resul rahatligi