"Bize şu gözün kapalı pas atmayı ne zaman öğreteceksin?" Derin bir nefes verip Arda'ya döndüm.
"Son kez söylüyorum Arda. Bu öyle hemen öğrenebileceğiniz bir şey değil. Önce birbirinizin oyununa alışmanız lazım."
"Sen bizim oyunumuza alışık olmadan nasıl yaptın o zaman?" Gülümseyerek sektirdiğim topu bir kez daha havalandırıp şut çektim. Top ağlarla buluşurken diğerlerine döndüm.
"Çünkü sizi izledim. Sizi izleyerek kendi futboluma bir şeyler kattım. Hepinizin oyununu ezbere biliyorum. Ne zaman şut çekeceğinizi, kime pas vereceğinizi, topa hangi ayağınızla hangi açıyla vuracağınızı... En önemlisi sesinizi."
"Sesimizi?" Bu sefer de Barış Alper'e döndüm.
"Oyun esnasında yaptığınız her harekette ses çıkarıyorsunuz. Koşarken, pas verirken, şut çekerken... Koşma sesinden arkamda olduğunu ve boşta olduğunu anladım." Hepsi şaşkınlıkla bana bakıyordu.
"Kendini küçümsediğini söylemiştim." Kerem gülümseyerek ayağının altındaki topu bana yolladı. "İnanılmazsın." Utanarak gülümseyip topu ayağımın altına aldım.
"Teşekkür ederim."
"Eee..." Kaan sırıtarak beni kolunun altına aldı. "Bize öğreteceğin başka hareketlerin var mı?"
"Bilmiyorum. Benim taktiklerim hep bireysel. Oynadığım takımlar bana pek pas vermezdi. Kendim oynar golümü atar giderdim."
"Bize de uygun bir şeyler çıkartırsın sen." Mert Günok bana göz kırpıp kaledeki yerini alırken Hakan da sesini yükseltti.
"Hadi çalışmaya devam." Onlar pas alıştırması yaparken ben de biraz dinlenmeye karar verdim. Ter içindeydim ve kıyafetim ortam için uygun değildi. O sırada Abdülkerim elinde bir şişe suyla yanıma oturdu.
"Al bakalım. Susamışsındır." Bana uzattığı şişeyi alıp kafama diktim. Gerçekten susamıştım.
"Teşekkür ederim." İkimiz de sessiz kaldık. Açıkçası biraz gericiydi.
"Bundan sonra bizimlesin. Masrafların da bizde. Bir şeye ihtiyacın olursa söylemekten çekinme."
"Tamam." Yine sessizleştik.
"Bak, bu kadar erkeğin arasında tek kız kalmak rahatsız edici. Farkındayım. Ama öyle hissettiğinde çekinmeden bana gelebilirsin. Abin sayılırım sonuçta." Bu düşünceli ve çekingen tavrı gülümsememe neden oldu.
"Teşekkür ederim."
"Önemli değil. Hadi diğerlerinin yanına dönelim." Başımla onaylayıp ayağı kalktım. Birlikte diğerlerinin yanına gittiğimizde Barış Alper koşarak üstüme doğru gelince ben de koşarak ondan kaçmaya başladım.
"Ay ne oluyor be?"
"Kayraaa!"
"Niye üstüme koşuyorsun lan!?" Diğerleri bize gülerken koşarak Samet'in arkasına saklandım. "Ne oluyor oğlum?"
"Hiç." diyerek bir anda durdu. "Akşam beraber yemek yiyeceğiz. Sen de gel diyecektim."
"İnsanları bu şekilde mi davet ediyorsun lan?" Bu sefer de ben onu kovalamaya başlamıştım. Barış Alper gerçekten çok hızlıydı. Ama ben de hızlıydım. İkimiz orada kaç dakika koştuk bilmiyorum ama sonunda ikimiz de pes etmiş ve yere çökerek sırtlarımızı birbirine yaslamıştık. "İyiydik ha?" diyerek yumruğumu kaldırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sarışın /Semih Kılıçsoy
FanfictionSpor muhabiri olmak isteyen Kayra babasının arkadaşıyla beraber Almanya'ya gider. Orada Semih Kılıçsoy ve takımın diğer oyuncularıyla tanışır.