bölüm 1: ölülere fazla özenirsen ruhunu kaybedermişsin.

23 4 2
                                    

Buraya kitabı okumaya başladığınız tarihi not alabilirsiniz <3 

Kaçtım ve yıllarca kaçtığım şeyin kendim olduğunun bile farkına varmadım. Hayatımın bir noktasında benden ayrılacak insanların en çok neyi sevdiğini öğrenip, sevdikleri şeyleri yaparak kendimi onlara feda ederken hep benimle olacak olan benliğimi yok saydım. Suçladım. Kendim dışında her şeyi suçladım. İçinde bulunduğum tüm durumların benim kontrolüm dışında olduğunu düşündüm ve buna neden olduğunu düşündüğüm herkesi suçladım. Haddimi aştım. Yaşadıklarımı hak etmediğimi düşünüp, bana bunları yaşattığını düşündüğüm yaratıcıya kızacak hatta kırılacak kadar haddimi aştım. Sonunun çukur olduğunu gördüğüm yolları bile bile yürüdüm, belki içi doldurulmuş bir boşluktur diye. Sonra çukura düştüm ve ben bunu hak etmedim dedim. Gerçekliği insanın suratına buz gibi vuran durumlar hakkında bile hayaller kurdum ve hayallerim suya düştüğünde saçma bir şekilde bunu sorguladım. Körmüşüm gibi davrandım, sonra görme yetimi benden aldı diye tanrıya kızdım. Oysa hayal kurmanın bile bir haddi vardı. Gerçekleşmeyecek şeylerin hayalini kurmak sadece delilerin yapacağı bir işti. Şimdi ise bedenim boynuma astığım ipte sallanırken ellerim ile onu çıkarmaya çalışıyorum ve bu hareketim ölmeye fazlasıyla istekli biri için yaşamaya aç kalmış bir hareketten başka bir şey değildi.

Küçüklükten itibaren ölmeden önce hayatımızın bir film şeridi gibi gözümüzün önünden geçeceği söylenir dururdu oysa benim gözümün önündeki anıların hepsi başkalarının hayatında bir gün gitmem gerekeceğine rağmen ısrarla kalmaya çalışmalarımdan ibaretti. Son anlarımda bile kendime dair hiçbir şey hatırlamıyorum. Ruhuma acı verenin hep başkalarının hareketleri olduğunu düşündüğüm 25 senenin sonunda, asıl katilimi bulmuştum. Bulanıklaşmış aynada ipi çıkarmak için boğuşan ellerimin oluşturduğu kanlarla dolu boynuma dehşetle bakan gözlerimden başkası değildi katil. Ellerim ve bedenim artık yaşama isteğime yardımcı olamayacak kadar yorulmuştu.

Ruhunun çoktan öldüğünü söyleyen birine göre fazlasıyla canlıydım ve bunu ruhumun gerçekten öleceği an anlamıştım. Ümidimi kesmiştim. Ellerimle boynumdaki ipi çıkarmaya çalışmayı da bırakmıştım. Bedenim artık gerçek anlamda boşlukta sallanıyordu. Gözlerimden akan yaşların arasında boğulacağımı sandım ve sonrasında kapının zorlanma sesini duydum. İçeriye giren kar maskeli iki kişi ile göz göze geldiğimde ise tanrıya şükretmeye başladım. Bana yeniden bir şans verdiğin için teşekkür ederim diye zihnimde tekrarlayarak ona şükranlarımı iletirken karşımda duran gözlerin sahiplerinin beni umursamadan evi kurcalamaya başladıklarını gördüğümde bir kez daha beynimden vurulmuşa dönmüştüm. Hala dersimi almamıştım: insanlar yalnızca hayal kırıklığıydı.

31 Temmuz 2018

Hayalimdeki üniversiteyi kazanacak puanı sonunda almıştım ve buna nasıl tepki vereceğimi bile bilmiyordum. Şimdi sevinçten yerimde duramadan zıplayıp durmam mı gerekiyordu yoksa sevinçten ne yapacağını şaşırmış bir şekilde ekrana bakıp durmaktan başka bir şey yapmamam mı gerekiyordu? A şıkkı mı, B şıkkı mı? Cevap neydi? Çığlık atmaya başlamıştım.

" Baba, babaaaa! Kazandım! "

Çığlığımdaki mutluluk tınısından babam kendine pay çıkarmıştı.

" Kazandın mı? Gerçekten kazandın mı? " diye suratındaki kocaman gülümseme ile yanıma geldiğinde onun daha önce hiçbir zaman böyle gülümsemediğini fark etmiştim.

" Evet " dedim gözlerim sevinçten dolmaya başlarken " Evet baba, kazandım " dedim ve babam kollarını boynuma sarıp bana sıkıca sarıldı.

" Amcanlara atalım sonucunu " diyerek benden uzaklaşıp bilgisayara yaklaştığında suratındaki gülümsemenin yavaş yavaş sönüşüne şahit olmak, dünyamın en acı verici görsellerinden biri olmuştu benim için.

Ölü Kızın MelodisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin