7.Bölüm

899 47 10
                                    

İyi okumalar🧚🏻‍♀️🫶🏻


---


Karşımda Annem ve Yavuz bey vardı, ama neden gelmişlerdi?

Ali bey sinirle yerinden kalkıp konuştu "sizin ne işiniz var burda?!"

Ayberk, Erman ve Gencay'da kalkmış sinirle onlara bakıyordu. Ben ise korkuyla ne olacağını bekliyordum.

Annem alayla güldü "kızımı almaya geldim, onu sizin gibi pisliklerin yanına bırakacak değilim."

Oğullarına pislik demişti... Acaba kırılmışlarmıydı?

Yavuz bey kolunu Annemin beline dolayıp alayla ve sinirle bize bakıp "Karım doğru söylüyor Çilay'ı almaya geldik" dediğinde Ali bey sinirle "Çilay'ı alamazsınız gidin burdan!" Dedi.

Yavuz bey sinirle bana baktığında korkuyla yutkundum.

"İstersen bunu çilay'a soralım ne dersiniz?" Annemin alay dolu çıkan sesine yüzümü buruşturdum. Sürekli alay ederek konuşması sinirimi bozuyordu.

Herkesin gözleri üzerime döndüğünde gergince tırnaklarımı avucuma geçirdim.

Sessizce "ben burda kalmak istiyorum." Dediğimde Yavuz bey ve Annem sinirle bana bakmaya başlamıştı, Ali bey ise tebessüm ederek bana bakıyordu ve bu benim şaşırmama sebep oldu.

İlk defa bana karşı tebessüm ediyordu.

"Duydunuz Çilay'ı. Şimdi gidin burdan ayrıca en kısa zamanda Velayet davası açacağım."

Annemin yüzü resmen sinirden kızarmıştı, Yavuz bey ise tepkisizdi.

Beni istemediğini çok iyi biliyordum sadece annemin gözüne girmek için beni evinde tutuyordu salak değildim.

Annem son kez yüzümüze bakıp sinirle konuştu "Kızımı size asla vermem. Yakında alacağım onu burdan." Diyip hırsla evden çıkmıştı. Yavuz bey'de hemen annemin peşinden çıktı.

Ali bey bize dönüp "Siz oturun evde ben işe gidiyorum üzmeyin kendinizi çocuklar, herşeyi halledeceğim" diyip evden çıktı. Az önce olanlardan dolayı morali bozulmuş gibiydi.

Aniden gelen bardak kırılma sesiyle irkildim. Gencay Masada duran bardağı yere firlatmıştı ve sanki kendini ağlamamak için sıkıyordu

Hırsla üzerime yürüyerek bağırmaya başladı. "Senin yüzünden kaç yıl sonra o kadını gördüm mutlu musun?! Niye geldin ki sen, istemiyorum seni defol git!"

Ayberk ve Erman hızlıca Gencay'ın yanına yürüyüp kollarından tutup geriye çekiştirmeye çalıştı ama başaramadılar, Gencay olduğu yerde duruyordu.

Korkuyla baktım ona, daha fazla kendini tutamadı ve ağlamaya başladı.

"Keşke gebersetdin, her gün gebermen için dua edeceğim. Keşke kardeşim olmasaydın." diyip hırsla kollarını abilerinden kurtarıp üst kata koşmaya başladı.

ağlamamak için zor durdum. Onların önünde ağlamak istemiyordum.

Ayberk hızlıca Gencay'ın peşinden koştu, Erman ise Gencay'ın söyledikleri yüzünden şoka girmişti. Muhtemelen bu kadar ağır konuşmasını beklemiyordu.

Erman'ı salonda tek bırakarak merdivenleri cıkmaya başladım.

Tam o sıra sol gözümden bir yaş düştü, hızlıca o yaşı sildim sanki birisi görecekmiş gibi.

Odamın önüne geldiğimde hızlıca içeri girip kapıyı kilitledim ve yatağıma uzandım. Ben ne yapmıştım ki? Niye öfkesini bana kusuyordu.

Gözlerimden yaşlar akmaya başladı ve ben ağlamaya başladım, sesim dışarıya duyulmasın diye avucumu ağzıma bastırdım. İnkâr etmeyecektim Gencay'ın sözleri kalbimi çok kırmıştı. Kim kırılmazdı ki bu sözlere?

Kaç saat oldu bilmiyorum ama ben ağlamayı bırakmamıştım. Gözlerim çok fena yanıyordu ve kıpkırmızı olduklarına emindim.

Komedinin üzerinde duran telefonumu alıp saate baktığımda akşam yedi buçuk olduğunu gördüm.

Yavaşça yatağımdan kalkıp dolabının önüne geçtim ve kendime gri bir şort ve mor bir t-shirt alıp üzerime geçirdim, ardından telefonumu alıp odamdan çıktım.

Koridordaki banyoya geçip hızlıca elimi yüzümü yıkadım ve kendime aynada bakmaya başladım. Ağladığım için gözlerim ve burnum kızarmıştı. Onun dışında bebek gibi cildim var Maşallah bana.

Yüzüme sahte bir tebessüm takıp banyodan çıktım ve merdivenleri inmeye başladım.

Tam salona giriyordum ki önüme bir hizmetçi çıktı. "Çilay hanım akşam yemeğine bekleniyorsunuz gelin size yemek odasını göstereyim?"

Hizmetçi kadına başımı sallayıp peşinden yürümeye başladım.

Bir odanın önünde durduğumuzda kenarı çekilip konuştu "Afiyet olsun."

Kadına son kez Gülümseyerek yemek odaya girdim. İçerde sadece büyük bir masa vardı, oda gayet büyüktü ve bir kapısı vardı, ordan muhtemelen bahçeye çıkılıyordu.

"Geldin mi Çilay?" Ali Bey'in konuşmasıyla göz devirdim.

Ne biçim soruydu bu? Yok gelmedim.

"Geldim, kusura bakmayın beklettim sizide."

Gencay'ın alaylı sesi duyuldu "Yok canım, ne bekletmesi prensesler en son gelir gel otur."

Göz devirdim.

"Sen Gencay'ın kusuruna bakma sinirli gününde herhalde" Ali Bey'in söyledikleriyle gülüşüm saklamaya çalıştım, Erman ve Ayberk'te alttan alttan gülüyorlardi

Gencay sinirle "Baba" diye uyardığında hepsi gülüşünü durdurdu. Bende daha fazla oyalanmadan yerime oturdum. Masanın başında Ali bey, karşımda Erman onun yanında Gencay oturuyordu. Benim yanımda Ayberk oturuyordu diğer yanım ise boştu.

Ali Bey'in Afiyet olsun demesiyle yemeğe başladık.

Akşam yemeğinde balık vardı ve ben balık pek sevmiyordum ama mecburen yiyecektim.

Sessiz sessiz yemeğimizi yerken Ali bey konuştu "Yarın Gökay eve geri dönüyor temelli, tedavilerine burdan devam edecek"

Ali Bey'in sözleriyle hepsinin yüzünde kocaman bir gülümseme oluştu, sürekli somurtan Gencay'ın bile.

Ayberk gülümseyerek "çok özledim onu" dediğinde Erman ve Gencay hemen "bende" dedi.

Merakla "Gökay kim?" Diye sorduğumda herkesin gözleri bana döndü.

Ali bey gergince "Gökay senin ikizin, yurt dışında tedavi görüyordu"

Benim bir ikizim mi var?

Niye kimse bunu bana söylememişti?

Merakla "ne tedavisi" diye sorduğumda herkes suspus oldu. Erman ve Gencay'ın gözleri dolmuştu, Ayberk ise derince yutkunmuş ve başını eğmişti. Dolu gözlerini saklıyordu

Ne olmuştu ki?

Ali bey üzgün çıkan sesiyle "Önceden geçirdiği bir kaza yüzünden yürüyemiyor." Dediğinde şok oldum.

"Ama tedavi oluyor dediğim gibi. İnşAllah yakında yine sağlıklı bir şekilde yürüyecek" dediğinde zorlukla gülümsedim.

Benim bir ikizim vardı üstelik yürüyemiyordu.


---

Çilay??

Gencay??

Erman??

Ayberk??

Ali bey??

Sonradan gelen ikiz Gökay??

Anemoia Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin