2

1.6K 162 111
                                    

biraz kısa, farkındayım ama bu kurgu için çoookk heyecanlı olduğumdan yayımlamak istedim yavaş yavaş
yorum yapıp kurgu hakkındaki fikirlerinizi söylerseniz çok mutlu olurum keyifli okumalar aşklarım🥺💗

Elimdeki psikoloji kitabının sayfalarını kurcalarken aklıma takılan bir bilgiyi bulmaya çalışıyordum. Dördüncü sınıftayken okumuştum bunu, unutmuş olmama hayret ettim.

Kolay kolay unutabilen biri değildim.

Esen rüzgar ve çiseleyen yağmur ile oflayarak kitabı kapattım ve bahçede oturduğum büyük salıncağa bıraktım. Güneş ise tepemdeydi. Rize böyleydi işte, her an her saniye yağmur yağabilirdi.

Annem, babam ve Sare karşımdaki masada oturmuş çay içip sohbet ediyorlardı.

"Selen, başvuru yaptın mı kızım?" Babamın sorusuyla onlara döndüm. Yapmıştım. Spor psikoloğu olarak; çeşitli spor kulüplerine başvurmuştum.

Daha çok İstanbul'daki küçük kulüpleri tercih etmiştim, tabii olmayacağını bile bile dört büyüklere bile cv yollamıştım.

Üniversitede ve yüksek lisans yaparken çok fazla staj yaptığım için imkansız değildi, ama çok zordu.

Kafamı salladım usulca, saçlarımı geriye doğru iterken. "Yaptım babacığım, geri dönecekler inşallah."

"Güzel kızım benim, inşallah inşallah." dedi annem heyecanla. Onun bu haline gülmeden edemedim.

"Abla olur da Fenerbahçe'de çalışırsan ben de gelirim değil mi?"

Kahkaha attım Sare'ye. "Önce ben bir gideyim de seni de sokarız bir şekil bücür."

"Ailede Fenerbahçeli yok, sen nasıl böyle çıktın anlamadım." diye mırıldandı babam gerginlikle. Koyu Galatasaraylıydı kendisi.

Sokağa giren son model siyah Mercedesın motor sesi ile, hepimiz oraya çevirdik kafamızı.

Dar sokakta, Emine teyzelerin ev ile bizim evin tam ortasındaki hizada durduğunda annem ayağa kalktı sevinçle. "Barış geldi!"

Sertçe yutkunduğumda Yılmaz family evden çıkmış, annemler ise yan bahçede bitmişti hemen. Bazen Barış'ı benden çok sevdiklerini düşünüyordum.

"Abla!" diye seslendi Sare. "Gel hadi..."

Ben yerimde onları izlerken Barış çıktı arabanın sol koltuğundan. Sağ kapı açıldığında kaşlarımı çattım.

Sarışın bir kadın da ardından indiğinde Barış gözlüklerini çıkarmış, babasının elini öperek kocaman sarmalamıştı onu.

"Hoş geldin oğlum!" dedi ardından annesi neşeyle kollarını oğluna dolarken. Annem ise yan bahçeden bana kaş göz yapıyordu yanlarına gitmem için.

O sarışın sevgilisiydi sanırım, Barış'ın arkasında gülümseyerek ailesi ile hasret gidermesini izliyordu.

Ayaklarım geri geri gitse de eğer orada olmazsam Barış hala ona karşı bir şeyler hissettiğimi düşünebilirdi. Bu yüzden bütün cesaretimi toplayıp ona atlattığımı göstermeliydim.

Ben yanlarına ulaştığımda Barış ise anneme sarılıyordu bu sefer. Sarışın kız ise, babasının elini öpüyordu.

"Ayşe teyze, çok özledim seni!"

Annem yüzünü avuçladı Barış'ın. "Oğlum ne çok değişmişsin, büyümüşsün! İnanamıyorum."

Onu baştan aşağı süzdüğümde gerçekten değiştiğini fark ettim. Boyu uzamıştı, daha iri duruyordu. En önemlisi, her zaman kısa kestirdiği düz saçları artık kıvırcıktı ve daha sarıydı. Perma mı yaptırmıştı o?

"Değiştik be Ayşe Sultan! Ama senin güzellik hala aynı maşallah nazar değmesin." Rize şivesi kaybolmamıştı ancak daha düzgün konuşuyordu eskisine göre.

Ayrıca görmeyeli gevezeleşmiş miydi bu?

Babamla da tokalaşıp sarıldı. "Maşallah aslanıma maşallah!"

Sıra Sare'ye geldiğinde sarışın kadın tek tek elini sıkıyordu annem ve babamın.

"Bücürük!" dedi Sare'nin saçlarını karıştırırken. Sare homurdandı. "Ya Barış abi!"

Barış gülerek bana doğru döndüğünde göz göze geldik. Gülüşü solarken bana adımladı. Nasıl davranmalıydım? Çok paniklemiştim, ne yapacaktım şimdi?

Sakin ol, derin nefesler ver. Psikologsun sen stres yönetimi falan, aloo?

Elini bana uzattığında yutkundum sertçe. Bu kadar mesafeli bir hoş geldin mi olacaktı yani? Ne bekliyorsun Selen, aynı beş sene önceki gibi seni sarıp sarmalamasını, Balım diye sevmesini mi?

Uzattığı elini sıktım ciddi bir ifade ile. Çok soğuktu eli. "Hoş geldin." dedim ciddiyetimden ödün vermeden. "Eyvallah." diyip gözlerini gözlerimden ayırdı ve geri çekildi.

Ardından sarışın kadın elini uzattığında elini sıktım gönülsüzce. "Helin ben, Barış Alper'in kız arkadaşıyım." Kafamı salladım. "Selen."

Suratsızlığıma karşılık olarak hala sırıtmasını sinirlerimle oynasa da bozuntuya vermedim. Barış kendi evinin bahçesine geçtiğinde herkes oraya toplanmıştı. Az önceki tavırdan sonra fazlasına gerek yoktu, o yüzden eve geçmem iyi olacaktı.

Gökçay ve Yılmaz ailesinin ilgi odağı Barış olduğundan yokluğumu fark etmezlerdi zaten.

Hızla bahçeden içeri geçip odama attım kendimi.

Barış Alper'miş, Barış ikinci adını sevmez bile! Hem de sarışındı kız, kumral seviyordu o.

Aynada göz göze geldiğim siyah saçlarım ile içim ürperdi, üç yıl önce kadar simsiyah boyatmıştım ve ara ara hala boyuyordum. Yeşil gözlerimi öne çıkarıyordu, sevmiştim.

Boğazımdaki yumruyu yok sayarak gözlerimi odamın camına çevirdim. Karşı bahçedeki masada gülüp eğlenen aileme, Barış'a baktığımda içim ürperdi. Barış'ın yanındaki sandalyede ben olurdum hep. Şimdi başkası vardı.

Perdeyi kapattığımda gözlerimin dolmasına engel olamadım. Kızgındım, kızgınlıktan çok da kırgındım.

Futbolcu olma hayali ile yanıp tutuşurken beni hiçe saymasına kırgındım. Ayrılmanın eşiğine gelmemize rağmen beni sallamayıp, 'Böyle gidecekse ayrılalım' dememi sorgulamadan, itiraz etmeden onaylayıp Ankara'ya taşınmasına kırgındım.

Hayallerinin peşinden gitmesine değil, bu hayallerinin içine beni dahil etmemesine çok kırgındım.

Şimdi benimle kurduğu hayalleri bir başkası ile yaşıyordu, zoruma giden de buydu. Zaten beni Rize'de bırakıp Ankara'ya gittiğinde her şey bitmişti ama insan düşünmeden de yapamıyordu.

Barış benim çocukluğumdu, silemiyordum kolay kolay.

Dolan gözlerimi sildim sertçe. Yıllar sonra onu görmek, diyaloğa girmek ağır gelmişti bana.

Önümüzdeki iki haftanın işkence gibi geçeceği kesindi.

en sevdiğim yanlışım | barış alper yılmaz. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin