3

1.6K 143 93
                                    

"Selen kızım, bak Barış İstanbul'dan getirmiş, al hadi tabağına." Emine Teyze bana su böreğini uzattığında gönülsüzce bir dilim aldım.

"Afiyet olsun güzelime." Emine teyzeye gülümseyip tabağıma döndüğümde babam ve Barış maç muhabbeti yapıyordu. Annemler akşam yemeğine çağırmıştı Yılmaz ailesini, ve tabii Helini de.

Böreğe hiç dokunmadan tabağımdaki sarmayı attım ağzıma. Ne güzel sarmışım...

"Alanya maçı neydi öyle Barışım ya! Bizim uşak bu maçtan sonra artık Avrupa yapar demiştim kendi kendime. Var mı bir şeyler?"

Barış yaptığım sarmalardan ısırdı. Afiyet zehir zıkkım olsun Alper. İnadına Alper diyeceğim sana.

"Günay amca vallahi çok isterim, teklifler de var tabii ama Galatasaray'ı bırakamıyorum, biliyorsun gönül bağı..."

"Heyt be, aslanım!" dedi babası mutlulukla.

"Tabii..." diye devam etti Barış. "Beni Galatasaray'a bağlayan bir şey daha var." Helin'e döndüğünde utançla gülümsedi kız.

Emine teyze bu durumdan hoşnut değilmiş gibi kıpırdandı yerinde. "Orada mı çalışıyorsun kızım?"

Sarı kafasını salladı yavaşça. "Diyetisyenim ben Emine teyzeciğim."

Kıçımın diyetisyeni. İşini düzgün yapsaydı bütün sezon Icardi 90 kilo oynamazdı bir kere. Becereksiz.

Yeldayla bakıştığımızda yüzünü ekşitti. Onun bu hareketine kıkırdadığımda, biraz sesli yapmış olmalıyım bunu ki bütün gözler bana döndü aniden.

Boğazımı temizleyip kafamı kaldırdım utançla. Selen, bir kere de kendini rezil etme.

"Komik bir şey söyledim sanırım Selenciğim?" dedi Helin sorarcasına.

Dediğinden daha komik bir şey varsa o da sarışın erkek sarışın kadın çiftidir. A, tam da karşımda oturuyorlarmış.

"Yok bir şey Helinciğim, bak ben sardım bunları; al ye."

Sarma tabağını ona uzatırken eliyle durdurdu beni Helin.

"Vejeteryan o, içinde kıyma var yemez."

Barış'ın dediği ile onunla göz göze geldiğimde tabağı yerine bıraktım. "Ay ne o öyle, et yemeden hayat mı geçer? Ayrıca diyetisyen nasıl et yemez, hani protein?" dedim tabağımdaki et yemeğinden bir kaşık alarak.

Başa çıkamıyorsan dalgaya al. Hayat mottom buydu.

Helin yüzünü ekşitti bu sefer. Sahte bir şaşırma ifadesi ekledim yüzüme. "Nimet kız bu, öyle ağız burun büzülür mü?"

"Tuz... Tuz eksik. Getirir misin annem?" dedi Ayşe Sultan telaşla, bu olaya bir son vermek ister gibi; uyaran gözleriyle birlikte. Alev ateş bir şeyler çıkıyordu bu 'misafirler gitsin popona tam isabet 40 numara anne terliği gelecek' demekti. Fazla acıtıyordu bir de.

"Hemen annecim." dedim meydan okurcasına bir ifade ile, gözümü Helin'den çekmeden.

Masadan kalkıp bahçenin mutfağa açılan kapısından içeri girdiğimde elimi tezgaha dayayıp nefeslendim.

Kızın bir suçu yoktu. Barış'a olan sinirimi ondan çıkaramazdım. Bunu yineleyip duruyordum kendi kendime, lanet olası psikolog tarafım! Ofladım öfkeyle. Şimdiden kendime hakim olamıyorsam bu iki hafta nasıl geçecekti? Geçmeyecek Selen, sen iyisi mi kendini bodruma kilitleyip bir bardak su ve kuru ekmek ile yaşamını idame ettir hayatım.

Sinirle dolapları açıp sertçe kapatırken gözlerim tuzluğu arıyordu ancak bulamamıştım.

"Neredesin ya!" diye hayıflandım gözlerim dolarken. Dolmasana salak şey.

en sevdiğim yanlışım | barış alper yılmaz. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin