7

2.1K 185 65
                                    

"Sare git artık hastayım diyorum sana!" diye mırıldandım açılan kapıyla birlikte, gözlerimi daha sıkı yumarken. Dün yağmur altında kaldığımdan sabah berbat bir halde uyanmıştım. Ateşim vardı ve gece birkaç defa kusmuştum. Sare'den ses gelmeyince araladım gözlerimi.

Barış, kapının girişinde bana bakıyordu endişeyle.

"Barış?" dedim doğrulmaya çalışırken. Sesim çatallı çıkıyordu, çok fena üşütmüştüm.

Hemen yanıma adımlayıp elindekileri komodine bıraktı ve omuzlarımdan geri bastırdı yatmam için. "Kalkmasana Selen, yat dinlen."

"Niye geldin?"

Elini enesine atıp yanıma oturdu. "Kıyafetlerin..." Göz ucuyla komodine bıraktıklarını işaret ettiğinde gözlerimi yumdum sıkıca. Sen mahrem diye iç çamaşırını tişörtünün altına koyarsın ama sabahına Barış Alper Yılmaz sana katlar geri getirir...

"Kusura bakma." dedim mahçup bir şekilde. "Unuttum, teşekkür ederim." Kafasını hafifçe sola yatırıp yüzüne bir gülümseme yerleştirdi. "Ayşe Sultan söyledi, hastalanmışsın."

Omuz silktim. "Önemli bir şey değil, geçer." Kafamı diğer tarafıma çevirdim. "Hasta ziyareti kısa sürermiş, gitsene artık."

Hafifçe güldü, kalkmaya niyeti yok gibiydi. "Gerçekten gitmemi mi istiyorsun?" Kafamı salladığımda tekrar güldü. Rahatsız mısın nesin ya?

Parmakları çeneme temas ettiği gibi dokunduğu yerin cayır cayır yandığını hissettim, ya da ateşim olduğu için öyle hissediyordum.

Yavaşça kendine doğru çevirdi yüzümü. O kadar bitkindim ki engel olamamıştım bile, gözlerimi dahi zar zor açıyordum zaten.

"Ne istiyorsun Barış?" dedim ela gözlerine dik dik bakmaktan başka bir şey yapamazken. Yüzümü dikkatlice inceledi yine. Sevgilisi olmasaydı eğer hasret kalmış derdim ancak hayatında başkası varken böyle şeyler düşünmek doğru değildi.

Cevap vermeyince kaşlarımı çattım. "Çok kolay değil mi?"

Ellerini çenemden çekti. "Ne o kolay olan?"

"Yıllar önce bırakıp gidiyorsun, yıllar sonra kolunda sevgilinle geri dönüyorsun..." Kaşlarını çattı o da, dediklerimden rahatsız olmuştu. "Hiçbir şeyi bıraktığın gibi bulamıyorsun ancak sanki öyleymiş gibi davranıyorsun. Kolay di mi?"

Titrek bir nefes verdiğinde biraz uzaklaştı benden. "Ben..." dedi yüzünü sıvazlarken. Daha sonra ayağı kalktı ve bana bakmadan kapıya doğru adımladı. "Kusura bakma, geçmiş olsun"

Odamdan çıktığı gibi sol gözümden akan yaşı sildim elimin tersiyle. Canım çok yanıyordu ama bir çözümü yoktu, en çok da bu koyuyordu zaten. Neyse ki gidince eski hayatıma dönecektim, ben burada ne kadar kaçsam da gelip beni buluyordu bir şekil.

Kapı tekrar açıldığında sövecektim ki Bengü'yü görmem ile gözlerimi açtım kocaman. "Bengü!"

"Selen'im!" Yanıma gelip bana kocaman sarıldığında ben de sardım onu. Mahalleden en yakın arkadaşımdı, birkaç haftalığına İstanbul'a gitmişti, bugün geleceğini bilmiyordum.

Geri çekilip suratıma baktı kaygıyla. "Anlatacağın şeylerden dolayı çok korkuyorum çünkü az önce o sarı kafa sizin evden çıkıyordu." Dudaklarımı büzerek doğruldum ve sırtımı yatak başlığına yasladım. "Hiç sorma kanka ya..."

"Ne yaptı yine, üzdü mü seni şerefsiz?" dedi Bengü hiddetle. Barış'tan bir ayrı nefret ediyordu bu kız, hak ehli...

"Hayır hayır... Anlatacağım, hazır mısın?" Kafasını salladığında bir çırpıda anlattım her şeyi.

en sevdiğim yanlışım | barış alper yılmaz. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin