8. BÖLÜM: "İki dünya arasında"

42 8 11
                                    

“Benim ki daha büyük diye kıskandın dimi?" Mirza söylediklerinden hemen sonra büyük bir kahkaha attığında, Özmen artık sabır diye bir şey kalmadığını biliyordu, öfkeli solukları sinirinin boyutunu dışa yansıtırken, Sungur'un kollarından kurtulup Mirza'ya ulaşmaya çalıştı.

“Ulan bu sefer koparıp ağzına vermezsem sende gel benim yüzüme tükür." Kollarını arkada birleştirip sıkıca tutan Sungur'un da dokunuşlarını kendinden uzak tutamadığı için ona da söylenmeyi ihmal etmedi. "Sende bırak lan beni! Fırsattan istifade dayamışın götümüze."

Özmen ilk geldiğinde fark etmemişti Mirza'nın sarhoş olduğunu ve şimdide bu iki adamın yanında pipisinden bahsetmesini engellemeye çalışıyordu, pek başarılı olduğu söylenemez yinede yüzüne bir kaç yumruk atarak rezilliğini en aza indirmek istiyordu. Eğer Sungur izin verirse!

Devran son yarım saattir olduğu gibi yere yapışan Mirza'yı tekrar ayağa dikti, içkiyi fazla kaçırdığından bir türlü ayakta duramıyordu. Mirza parmağını Devran'ın suratına tutup sırıttı. "Benim ki seninkinden de büyüktür," diyip bu sefer parmağıyla Sungur'u işaret etti. "...ama ondan emin değilim." Gülümseyip Devran'ın kulağına yaklaştı. "Aramızda kalsın çok daşaklı birine benziyor." Devran, Mirza'nın bu haline kahkahalarla gülerken diğer iki adamın siniri tazeydi.

"Lan seni uturttuğumda görürsün büyüklüğünü, bekle hele sana yetişeyim!" Ellerini oynatıp bir adım öne doğru atmıştı ki, Sungur tutuşunu sertleştirip sırtının göğsüne yapışmasını sağladı. "Rahat dur." Diye ikaz da bulundu.

Özmen omuzu üzerinden sinirle dişlerini sıkan adama bakmaya çalıştı. "Senin meselen değil," ellerini ellerinden kurtarmak için oynattı ama genç adam çok sert tutuyordu ve Özmen kabul etmek istemese de gücü ona karşı yetersiz kalıyordu. "Senin yardımına ihtiyacımız yoktu, çek git geldiğin yere." Genç adam cevap vermedi, gözlerinden okunan öfke daha bir kuvvetlendi ama sustu.

"Oğlum bakışmayı kesin, valla kollarım koptu bu adamı taşımaktan." Devran'ın isyanına karşı Mirza kaşlarını çatıp yandan kötü kötü baktı. "Ben ağır değilim, sen kuvvetsizsin." Dedi hınçla. Devran yüzünü buruşturdu.
"Yüz kilo dan aşağı değilsin, birde ağır değilim diyor." Mirza ağzını açmıştı ki, Sungur'un sert sesi herkesi kendine getirdi.

"Yeter! Binin arabaya, bi çıkmak bilmedik şu araziden." Dedikten hemen sonra Özmen hareketlendi ama Sungur tekrar çekip göğsüne yapıştırdı. "Bu gün canımı fazlasıyla sıktın küçük Turgay, bunun bedeli olucak." Dedikten sonra vücudunu itirerek ellerini bıraktı. Kavga için gelip burnu kanamadan çıktığı arazide gelirken ki öfkesiyle ayrıldı.

Özmen arabaya doğru giden adamın geniş sırtına bakarken tek yaptığı biraz daha sinirlenmek oldu. Zaten bu adamla karşılaştığı günden bu yana yapabildiği tek şey, sinirlenmek ve daha çok sinirlenmek.

"Yanlız adam çok havalı, Agir ağanın neden onu Mardin'den uzak tutuğunu şimdi anlıyorum. Nazar değdirir bizim buralardaki kem gözlüler." Mirza kendi söylediklerine komikmiş gibi güldüğünde, Özmen özgür olduğunun bilincinde ona doğru atıldı ama bu seferde hedefine ulaşmasını engelleyen Devran oldu. Ellerini göğsüne koyup geriye itmeye çalıştı.

"Bırak Özmen, sarhoş görmüyor musun? Ne uyuyorsun aklına." Genç adam dediklerini duymazdan gelip elinden kurtulmaya çalıştı.

"Asıl sen bırak! Ağzına sıçıcam onun," dedi. hâlâ göğsüne baskı uygulayan ellere öfkeyle baktıktan sonra derhal uzaklaştırdı kendinden. " Hem, siz ne diye bizim meselemize burnunuzu sokuyorsun? Bizim burda olduğumuzu nerden biliyordunuz?" Evet Özmen geldiklerinden bu yana bunu merak ediyordu, burada olduklarını nerden biliyorlardı ve onların geldiğini gören adamlar neden arkalarına bakmadan kaçtı?

Bir Ağıt Yeşerdi Dallarımda (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin