AŞK YUVASI

92 12 0
                                    

Yekta karşımda bana dik dik bakarken nasıl konuşabilirdim ki?

''Prenses ben özür dile..''

''Benden sakın özür dileme. Yaptıklarının telafisi yok. Şimdi defol.''

Tam kapıyı örtüyordum ki eliyle durdurunca kapatmaya çalışsam da kapı daha çok açılıyordu. ''Bak sen şu ufaklığa. Sen bebeğinin matemini tutuyorsan, sevgilisiyle yatıp kalkan, 2 gece önceki partide kahkahalar atan, dans eden kadın kimdi? ''

Kadın? Evet Lara neden canın acıyor ki sen artık bir kadınsın. Hem de bebeğini kaybetmiş bir kadın. Ailesini kaybetmiş bir kadın. Şimdi de hayatındaki tek gerçeğini terkediyosun. Sen busun işte. Neden alınıyorsun ki sözlerine?

''Bunları bana anlatan, onun yasını tutmamı isteyen de bebeğimi çok mu düşünüyor acaba? Onu öldüren sen değil misin? Çık hayatımdan artık. Defol şimdi evimden.''

Ne zaman akıllanacağım ben? Yekta'nın gözlerindeki ateşi görmemek için kör olmak gerekiyordu. Bunun bedelini ağır ödeteceğini biliyordum. Yekta kolumdan tutup içeri girip kapıyı ayağıyla hızla çarptı.

''Bana bak prenses, annem seninle tanışmak istiyor. Bu aşk yuvasını bi an önce terk edip kendi evine dönsen iyi olacak. Annem hoşlanmaz. Sonuçta gelini olacak kızın başka bir erkekle yaşamasından kimse hoşlanmaz değil mi?''

''Ne saçmalıyorsun sen Yekta. Ne gelini? Ben kimsenin gelini değilim. Senin de sevgilin değilim. Evcilik oynamıyoruz. Dediğin gibi oyun sona erdi. Ne bebeğimin katiliyle sevgili rolü yapabilirim ne de o katilin annesiyle tanışırım bilmem anlatabildim mi? Şimdi evimizden defol.''

''Eğer kendi isteğinle bu evden çıkmazsan ben kendi yöntemlerimle seni çıkarmasını bilirim. 24 saatin var. Düşün taşın.Ama yarın seni bu evde görürsem yapacaklarımı tahmin dahi edemezsin" dedikten sonra kapıyı çarpıp çıktı.

Eğer şimdi evi terkedersem ondan korktuğumu ve sözünü dinlediğimi sanacaktı. Evet korkuyordum ama ona bunu belli etmeyecektim.Sonucu her ne olursa olsun asla onun dediklerini yapmayacaktım. Odaya gidip etrafa dağıttığım eşyaları topladım. O kadar dalmışım ki çalan telefonu ancak duyabildim. Derin arıyordu.

- Efendim?

- Lara benim Derin. Dün akşam tanıştığın arkadaşlarımla beraber kahvaltıya gelsek senin için sorun olur mu?

- Hayır tabiki. Kaç gibi gelirsiniz ben kahvaltıyı hazırlayayım?

- Gözünü seveyim Lara sen hazırlama. Miray 5 dakika sonra yanında olur. Beraber hazırlarsınız.

- İyi peki.

Lara yemek hazırlamaymış. Ne var yani. Bir domatesi soyamadığım içindi tüm bunlar. Şu an arkadaşları gelecek diye karışmıyorum yemeğe ama tek olduğumuzda zehir de olsa yedireceğim sana bay çok bilmiş. Neyse Lara. Sinirlenme. Çayı yap sen. Miray geliyormuş nasıl olsa.

Kettle a su koyduktan sonra kahvaltılıkları tabaklara yerleştirmeye başlamıştım ki Miray geldi. Canım arkadaşım lisenin ilk günü aynı sıraya oturmuş ve o günden sonra hiç ayrılmamıştık. Ne zaman yardıma ihtiyacım olsa Miray hep yanımdaydı. Şu an olduğu gibi.

Miray krep yapmaya başlayınca ben de sofra düzeni yapmaya başladım. Krepler hazırlanıp yerini alınca poşetleri karıştırıp yufkayı çıkardı. Hızla içindeki püreyi de hazırlayıp sigara böreklerini sarınca ağzım açık onu izliyordum. Ne var yani ben de yemek yapabilsem? İçimde kıskançlık tohumlarının yeşerdiğini hissedebiliyordum.

Sigara börekleri de hazırlanıp sofradaki yerini alınca geriye sadece bulaşıkları makineye dizmek kalmıştı. El çabukluğuyla o işi de bitirdikten sonra hala pijamalarla olduğumu farkedip odaya koştum. Üstüme tulumumu geçirip saçlarıma düz fön çektim. Hafif bir makyajın ardından hazırdım.

ELİMDEKİ ANILARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin