DÜNYADAKİ HER ŞEY SUSTU

68 11 2
                                    

Suruç adlı bölümü yazmamın ardından şehit edilen polislerimizin ve askerlerimizin haberini aldım. Şehitlerimize Allah'dan rahmet, yakınlarına sabır diliyorum. Kitabımda amacım kesinlikle siyaset yapmak değil. Bunları ülkenin bir vatandaşı olarak yazıyorum. Böylesi olaylar olduğu süre içerisinde daima kitabımda yer alacağını da belirtmeliyim. Rahatsızlık duyan varsa kitabıma devam etmemesini öneririm.

  Multimedia : Miray ve Ufuk :)

MİRAY'DAN

Derin'in evindeyken Ufuk'un yaptığı iltifatlardan doğrusunu söylemek gerekirse hiç etkilenmemiştim. Bunlar çoğunukla duyduğum şeylerdi. Erkeklere karşı güvensizlik sorunu yaşamama rağmen Ufuk'ta beni ona çeken bişeyler vardı.Şu yaşıma kadar yalnızca bir ilişkim olmuştu. Ama onun da diğerlerinden farklı olmadığını görmüştüm. Beni aldatmıştı. Sonrasında hayatımdaki erkekleri hayatımdan çıkarmaya başladım. Ufuk da başlarda sıradan biriydi. Ördüğüm duvarları yıkmasına izin veremezdim. Ondan duyduğum iltifatları herkesten duyuyordum. Beni bunlarla etkileyemezdi. Onların yanından çıkıp dans provasına gittik. provanın ardından eve geçtim. Duşumu aldıktan sonra tam yatağıma uzanıyordum ki karşımdaki sehpada duran çerçeveye kaydı. Annem bana acıyla bakıyordu. Uzun süre fotoğrafa baktıktan sonra o günü tekrar yaşıyormuşum gibi hissettim. Tek bir farkla. O gün yapmak isteyip de yapamadıklarımı şimdi yapıyordum. Çerçeveyi alıp duvara fırlattıktan sonra bağırarak ağlamaya başladım. "Ne vardı beni yalnız bırakacak anne. O kadar mı cesaretsizdin. Babamı terkedebilirdin. Niye o evde yaşamaya devam ettin anne?" Odada ne bulduysam kırıp dökmüştüm. Elime geçeni parçalamıştım ve şimdi de dizlerimi karnıma kadar çekip ağlamaya başladım. Üzerinden 5 dakika geçmemişti ki arka bahçeye açılan mutfak kapım açıldı. Korkunun da etkisiyle daha çok ağlamaya başlamıştım. Bir anda Ufuk'u karşımda görünce gözyaşlarıma hakim olmaya çalışarak ayağa kalktım.

"Ben özür dilerim. Derin'in evinde telefonunu unutmuşsun. Lara getirecekti ama benim yolumun üstünde olduğunu öğrenince ben getirdim. Kapıyı çaldım ama kimse açmayınca tam gidiyordum ki bağırışlarını duyunca korkup arka kapıdan girdim"

"Teşekkür ederim telefonumu getirdiğin için. Dalgınlık iişte." diyip telefonumu elinden aldım. Kafasını sallayıp arkasını döndüğünde etraf bir anda karardı. Silah sesini duyduğum ilk andaki gibi dünyadaki tüm sesler sustu.

Kalktığımda beyazlar içinde bir odadaydım.Odanın camının arka tarafında bana çözemediğim bir ifadeyle bakan 1 çift göz vardı. Bu olayın ardından Ufuk ile sürekli görüşmeye başladık. Bana gördüğü olayın nedenini bile sormadı. 2. buluşmamızda aniden susunca

"Bana o gün olanların nedenini sormayacak mısın?"

"Anlatmak istediğin zaman anlatırsın. Tekrar tekrar hatırlatmanın bir anlamı yok değil m?

" Lara'ya tanışıklığımız okuldan diye bilinse de pek öyle değil.Yalnızca gerçekler biraz can sıkıcı. Aynı okuldaydık ama muhabbetimiz yoktu. Daha 9. sınıftık. Okuldan çıkıp yine o lanet olası eve gidiyordum. Eve giden yollar bile cehennem azabı yaşatıyordu. Anılar canlandıkça ben kendimi kaybediyordum. Annemin elini tutup evimizin karşısındaki parkta oynayamayalı kaç yıl olmuştu acaba. Annemle babamın birlikte mutlu oldukları zamanların üstünden kaç yıl geçmişti? Birlikte tatile çıkmalarımızın...

Evimizin olduğu sokağa girer girmez annem ve babamın bağırışları duyulmaya başlamıştı. Aile içi kavgalarımızı bütün sokak duymak zorunda mıydı acaba? Daima onları yatıştırma görevi tek çocuk olarak bana düşüyordu. Evimize doğru koşarak gidip apartmanın kapısını açınca patlama sesi geldi. Sanırım bir silahın patlama sesiydi. Bir inlemenin ardından sanki dünyadaki her şey susmuştu. Aklıma gelen şey olamazdı herhalde. Merdivenlerden hızla 3. kata çıkıp çantamın küçük gözündeki anahtarımı alıp kapıyı açtım. Karşımdaki manzara içler acısıydı. Babam silahıyla annemi vurmuştu. Kanlar içinde salonun ortasında yatan annem, hızla soluk alıp veren babama gözlerimi gezdirdim. Ne ağlayabiliyordum ne bağırabiliyordum. Hareket edemiyordum. Anneme yardım etmem gerekiyordu ama adım atamıyordum. Boğazımda bir el vardı. Öldüresiye sıkıyordu. Annemin nefesiyle birlikte benimki de kesilmişti. Babamsa o kadar sık soluk alıp veriyordu ki . O da gözlerini annemin üzerinden alamıyordu. Yavaş yavaş uğultular yükselmeye başladı. etraf kalabalıklaştı. Bir amca eğilip annemin boynuna iki parmağını bastırıp "ÖLMÜŞ" dedi. Annem beni bırakmazdı. Ambulansı arasalar belki onlar kurtarırdı annemi. O an gözlerim babama kaydı. Gözlerinde pişmanlık göremiyordum. Annemin öldüğünü söyleyen amca kalabalıktan ayrılırken bir teyzeye gözleriyle beni işaret edip telefonla konuştu. Teyze yanıma yaklaşıp bir şeyler söylüyordu. Beynim sanırım durmuştu. Sesleri duyuyordum ama ne demek istediklerini kavrayamıyordum. Anlamsız ses dizisiydi hepsi. Olduğum yere çöktüm. Göz pınarlarım kurumuş muydu? Annesi ölen çocuklar ağlamaz mıydı? Ağzımı açıyorum ama konuşamıyorum. Annemin çok beğenerek aldığı açık renk halısına bakıyorum. Renginden eser kalmamış. Tüm halı kan kırmızı...

ELİMDEKİ ANILARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin