"Annecim, kahvaltıya hadi." Yalım hızla yataktan kalkıp banyoya gitti, elini yüzünü güzelce yıkadı.
"Ana, günaydın." Kadın güzel oğlana hafif bir tebessümle baktı, uyandığı gibi işlere girişiyordu.
"Günaydın güzel oğlum, Eren uykucusu nerede?" Yalım bugün için çok heyecanlıydı ve sırıtıyordu durmadan.
"Yüzünü yıkıyor ana, şimdi gelir." Kadın omletleri tabaklarına koyarken kafasını salladı, Yalım da çayları doldurmuştu.
"Ana, bugün ne yemek yapayım?" Kadın gülümseyip oğlanı izledi bir süre, o arada düşünüyordu.
"Yapma bir şey, bir salata yap. Ben balık pişirtip getiririm." Yalım sırıttı, minik hamsi balığını sevmişti geçen yediklerinde.
"Hamsi balığı mı ana?" Kadın gülerek olumlu anlamda kafa salladı.
"Evet annem, başka bir şey istiyorsan onu alayım." Hızla iki yana salladı kafasını.
"Yok ana, çok sevdim o minik balığı ben." Kadın gülümseyerek masaya oturdu, Eren el yordamıyla içeri geldiğinde gözleri bir Yalım'ı görüyordu.
"Günaydın güzelim, günaydın annem." İkisine de birer öpücük verdiğinde annesi gülümsedi, Yalım ise kıpkırmızı olmuştu.
"Oğlum, bugün balık yaptıracağım. Biraz geç gelirim haberin olsun." Annesinin sözleriyle sırıttı adam, gözleri domatesleri inceleyen oğlana döndü.
"Fark etmez annem, ben uyuyor olurum büyük ihtimalle." Yalım hızla Eren'e döndü, annesi kahvaltısını yaparken oğlana göz kırptı.
Utangaç hallerine bayılıyordu, bugün uyuyacağını hiç sanmıyordu Eren. Oğlanın iyice doyuma ulaştığından emin olacaktı, o halini günlerdir rüyalarında görüyordu.
"Ben akşam saatine salatayı hazır ederim ana..." kadın apar topar işe giderken oğullarının saçlarını öptü.
"Sofrayı toplayayım ben, sen otur." Yalım bir çabuk toplayıvermişti sofrayı, sonra lavaboya gidip misvakla dişlerini temizledi. Fırçaya alışamamıştı, canını acıtıyordu.
Bazı şeyleri eski usul yapmaya devam ediyordu, Eren ve annesi bile alışmıştı bu duruma. Tuvaletini de yapıp iyice sabunlandı, kendini kokladı. Hala temiz kokuyordu, bu hoşuna giderken banyodan çıktı.
"Gel güzelim." Eren ona elini uzatınca hemen tuttu, oğlana farkında bile olmadan işveyle bakıyordu Yalım. Bu bakışlar da Eren'i mahvediyordu, eriyordu resmen.
"Odaya gideceğiz değil mi Eren?" Hevesli sesle sırıttı, onu bugün daha bir zevke boğmak istiyordu.
"Nerde istersen oraya gidelim, benim için fark etmez." Yalım bu sözün üstüne adamı çekip odaya götürdü, Eren sessizce uyum sağlıyordu ona.
Odaya girdikleri gibi Yalım hevesle sokulmuştu adamın kollarına, bu hoşuna giden samimiyetle iyice sarmaladı oğlanı. Kokusu, sabunla karışmış mis koku onu gerçekten etkiliyordu. Boynunu ve omzunu ufak ufak öpmeye başladı.
"Eren..." sorar tonla kafasını kaldırmadan hmmladı. "Bende seni öpsem olur mu?"
"Tabi ki güzelim, sormana gerek bile yok." Boynuna ve çenesine sürtünen dudaklarla yutkunmak zorunda kalmıştı Eren.
"Hmmm, çok sakin öpüyorsun." Yalım hafifçe bastırıyordu dudaklarını sadece, bu da adamı huylandırıyordu.
"Ağzını aralayıp öyle öp Yalım, dilini de sürtebilirsin. Hoşuma gider..." oğlanın yapmak için başka bir kelimeye ihtiyacı yoktu, dudaklarını aralayıp dilini adamın boynuna dayadı ve kulak memesine kadar yaladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUHUMUN IŞIĞI
De TodoGece ay tutulması olduğunu bilmediğinden ailesi kızıp sokağa fırlatmıştı onu, halbuki herkes bilirdi tutulmaların efsunlu zamanlar olduğunu Babasının 'kaybol gözümün önünden' demesini kaldıramamıştı, 'keşke' dedi çocuk... 'keşke tamamen kaybolabilse...