Gece ilerledikçe, orman daha da karanlık bir hale gelmişti. Gençler, buldukları izlerin peşinden gitmeye devam ederken, adımlarında giderek artan bir endişe vardı. YN'nin gizli varlığı, onların arkasında bir gölge gibi dolaşıyor ve her hareketlerini dikkatle izliyordu.
Grup, ormanın derinliklerine doğru ilerlerken, Joon'un liderliğinde bir araya geldi. "İzlerin kaybolduğu yeri bulmalıyız. Burası çok karışık, ama dikkatli olmalıyız," dedi Joon, sesinde belirgin bir kararlılıkla.
Haeun, izlerin yönünü göstererek, "Bu izler burada sona ermiyor gibi görünüyor. Belki de başka bir yere devam ediyorlar. Bunu bulmalıyız," dedi. Haeun'un dikkatli gözleri, izleri takip ederken her ayrıntıyı gözden geçiriyordu.
Minho, biraz geride durarak, "Bu işin içine girmeyi pek istemiyorum. Burası gerçekten korkutucu olmaya başladı," dedi. Minho'nun endişesi, gruptaki diğerlerinin de ruh halini etkiliyordu.
Yumi, not defterine yeni izleri çizerken, "Bu izlerin bir anlam taşıdığını düşünüyorum. Birileri burada bir şeyler yapmış olabilir," dedi. Yumi'nin yüzü, odaklanmış ve endişeliydi. Ormanın karanlıkları arasında, bir ipucu bulma umuduyla doluydu.
Jisoo, grubun etrafını sürekli kontrol ederek, "Dikkatli olun, burada her an bir tehlike olabilir. Her şeyden haberdar olmalıyız," dedi. Jisoo'nun sesi, grubun güvenliği için bir güvence gibiydi.
Bir süre sonra, grup, izlerin kaybolduğu yeri buldu. Bu alan, eski bir mezarın olduğu yere benziyordu. Etrafı saran sessizlik, kasvetli bir hava yaratıyordu. Yumi, mezarın etrafında dolaşırken, bir şeylerin eksik olduğunu fark etti. "Burası biraz tuhaf. Mezarlıkta olması gereken bazı şeyler yok," dedi. Yumi'nin sesi titriyordu, ama gözleri dikkatle çevresini inceliyordu.
Bu sırada, YN'nin gözleri, grubun her hareketini izliyordu. YN, her birinin zayıf noktalarını analiz ediyor ve hangi adımların atılması gerektiğine karar veriyordu. YN'nin planları, grubu daha büyük bir tehlikeye çekmek için titizlikle hazırlanmıştı.
Grup, mezarın etrafında araştırmalarını sürdürürken, aniden bir çığlık duyuldu. Çığlık, ormanın derinliklerinden geliyordu ve gençlerin tüylerini ürpertmişti. Haeun, çığlığın geldiği yöne doğru hızlı adımlarla ilerledi. "Bu ses buradan geldi. Birinin yardıma ihtiyacı olabilir," dedi.
Haeun'un önderliğinde, grup çığlığın geldiği yöne doğru ilerledi. Ormanın derinliklerinde, zayıf bir ışık parıldıyordu. Grubun kalbi, hızlı bir şekilde atıyordu. Işığın kaynağına yaklaştıklarında, bir kişinin yere yığıldığını gördüler. Bu kişi, kasabanın bilinen bir sakiniydi.
Joon, hızla yaklaşarak, "Merhaba! İyi misiniz? Yardım edebilir miyiz?" diye sordu. Ancak, kişi, ağzından sessiz bir çığlık atıyordu, gözleri korkuyla doluydu. YN'nin, kişiyi susturduğunu ve ormanda geride bıraktığını anlamışlardı.
Grup, kişinin durumunu kontrol ederken, Yumi bir not buldu. Not, basit ama korkutucu bir mesaj taşıyordu: "Kimse güvenli değil."
Bu mesaj, grubun içindeki korkuyu artırdı ve YN'nin aralarındaki güven bağlarını daha da zorlayacağı bir dönüm noktasına işaret etti. Artık, sadece izlerin peşinden gitmekle kalmayacaklar, aynı zamanda aralarındaki hainin kim olduğunu bulmak için mücadele edeceklerdi