Selamlar.
İlk kurgumla beraber karşınızdayım.
Başladığınız tarihi buraya bıraka bilirsiniz.
Haydi okuyun ;)
"Kırılgan hayatlar,acılar var anılar var..."
☘️
04.10.1997
Zaman geçtikçe, içimdeki boşluk daha da büyüdü. 5 yaşımda, o eski, karanlık odada yalnızdım. Soğuk demir kapıya yaslanmış, dizlerimi karnıma çekmişim. Başımı dizlerime gömmüş, gözlerimden düşen yaşları fark etmeden ağlıyordum. Her ağlamada, her sessiz çığlıkta biraz daha parçalanıyordum. Ama gözyaşlarım, kimseye görünmüyordu. Sessizlik sarmıştı her yeri. O kadar derindi ki, bu sessizlik, içimdeki uğuldayan korkuyu bastırmaya yetmiyordu. Nefesimi tutuyordum, sanki her soluk, bana ait olmayan bir şeydi. Hava, boğazımda düğüm düğüm birikti. Ne kadar nefes almamı engellemeye çalıştıysam da, boğuluyordum. Ama hala yaşıyordum. Ve o yaşam bana ağır geliyordu. Bunu hissetmek istemiyordum. Ama yapacak bir şeyim yoktu. Yaşamak zorundaydım.
Annem? Onun ne olduğunu, ne kadar özlediğimi hatırladım. O sıcak kollar, güvenli liman… Ama annem artık yoktu. Bunu kabul etmek zordu. Onun sesini, kokusunu hatırlamaya çalıştım ama her geçen gün bir parça daha kayboluyordu. O beni terk etmişti. Babam? Onunla her şey daha da zorlaşıyordu. O da bir yabancıydı. O da bana sahip çıkmazdı. Çünkü ben onun gözünde hiçbir zaman kahraman olmadım. Bunu biliyordum.
Gözlerim, o metal kapıyı izliyordu. O kilit sesi… Her zaman o sesi duyduğumda, kalbim bir anlığına duruyordu. Onun gelişi, bildiğim en korkunç şeydi. Yavaşça kapı aralanmaya başlıyordu. İçeri girdiğinde her şey başlamış oluyordu. Yine aynı şeyler. Beni istemediği şekilde değiştirecek o acı. Her zaman olduğu gibi.
Ellerimle kapıya basarak direnmeye çalıştım. Ama boğazımda düğümlenen korku, buna engel oluyordu. Gücüm yetmiyordu. Kapı açıldığında, her şey yeniden başlıyordu. O korkunç bakış, o iğrenç sadist sırıtışı… O sanki her şeyin sahibiydi. Her zerreme dokunarak, içimdeki tüm kırıkları daha da büyütüyordu. Her bir hareketi, her bir sözü içimi daha da ezip, yeniden bir boşluk yaratıyordu. O boşluk, o kadar büyüktü ki, artık nereye gideceğimi, nasıl korunacağımı bilmiyordum.
Ama direnmek… Başka şansım yoktu. Direnmek, belki bir anlık bir hayali yaşamaya çalışmaktı. Ama direndikçe daha çok hüsrana uğradım. Çünkü her defasında kazanan o oluyordu. Her zaman. Ne kadar “hayır” desem de, o beni her defasında aynı yere getiriyordu. Çığlıklarım, duvarlara çarpıp geri dönüyordu. Kimseye ulaşmıyordu. Ve içimdeki acı, her defasında derinleşiyordu.
İstemiyorum, dedim. O kadar çok istedim ki, o an her şey bitsin. Ama biliyordum, hiçbir şey değişmeyecekti. O sözlerin anlamı yoktu. Sesini çıkarma, miniğim, dedi. O an, sanki zaman durdu. Ona inanmamak, reddetmek istedim ama artık ne olursa olsun, o sözleri duydum. Her defasında, acı nasıl daha da derinleşiyorsa, bu sözler de acı veriyordu. Sanki her an bir şey daha kayboluyordu. Bir şey daha gidiyordu. Ve bir dakika sonra, o acı geri dönüyordu. Bağırmak, direniş göstermek, hiçbir işe yaramıyordu. Ama yine de yapamadım. Bağırmadım. Çünkü bağırmak, tüm bedenimi yakıp, içindeki son umutları da söndürecekti.
Kapı aralandığında, kalbim yine bir kez daha durdu. O gelen sesi, o ayak seslerini hissedebiliyordum. Zihnimde bir yerlerde, onlara karşı koyabileceğimi düşündüm ama o an her şeyin boş olduğunu fark ettim. O kişi gelip her şeyi alacaktı. Her şeyi… Acı olacaktı. Her defasında olduğu gibi. Yine… Yine aynı şeyleri yaşayacaktım.
❄️🩵
Yine selamlar.
Bu bölümü ben düzenledim.Öncekinden biraz farklı ve uzun.Bilmiyorum artık beğenirseniz sevinirim.❄️Yıldıza basıp, yorum yapmayı unutmayın.
![](https://img.wattpad.com/cover/374032725-288-k743157.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIMIN ÇIĞLIĞI
General FictionDeborah Herberth Larson, sokakların tozunu yutmuş, kan ve barut kokusuyla büyümüştü. Çocuk yaşta silah tutmayı, savaşmayı ve acıyı kabullenmeyi öğrenmişti. Onu eğiten Bruce Blackwood, hayatındaki tek güvenilir insandı-ta ki aniden ortadan kaybolana...