1 Bölüm

6.3K 516 219
                                    

"Hayatın çilesine tahammül gerek, değil mi ki sefa ile cefa müşterek sizce ağlamak için gözyaşı mı gerek? bazen dertlilerde ağlar ama gülerek..."

Necip Fazıl Kısakürek

TUTSAK ÖĞRETMEN

1 Bölüm

"Mardin'e geleli on gün olmuştu, ama hala Ali ile birlikte kalacak bir yer bulamamıştık. Sorduğumuz her yerde fiyatlar beklediğimizden çok daha yüksekti. Mevcut paramızla bu yerleri karşılamamız mümkün değildi, bu yüzden arayışımızı sürdürmek zorundaydık."

"Ne mutlu ki arkadaşımın teyzesi Mardin'de yaşıyordu. Arkadaşım, burada bir ev bulana kadar kardeşimle beni teyzesinin yanına rica etmişti. O da, sağ olsun, hiç tanımadan, yabancı demeden, bizi evine kabul etti. Yeni ve yabancı bir şehirde, o kapının bize açılması... içimde tarifsiz bir rahatlık ve güven hissi uyandırdı. O an, küçük bir iyiliğin bile ne kadar büyük bir anlam taşıdığını bir kez daha anladım."

"Emine teyze çok iyi bir kadındı. Çocuğu olmadığı için kocası onu terk etmişti. Yalnız başına, sessizce bu şehirde yaşamını sürdürüyordu. Yaşadığı onca acıya rağmen, içinde hâlâ iyilik ve şefkat barındırıyordu. Bizim için kapısını açması, belki de onun yalnız dünyasına küçük bir ses, bizim içinse büyük bir sığınaktı."

"Sanem, annesinin Emine teyzeyi yalnız kalmasın diye onlarla yaşaması için ne kadar dil döktüğünü anlattı, ama Emine teyze kimseye yük olmak istememiş. Hayatın tüm zorluklarına rağmen kendi ayakları üstünde durmayı seçmişti. Nakışlar, oyalar, kazaklar yapıp satarak geçimini sağlamış, kendi kendine evini çekip çevirmişti. O kadar güçlüydü ki, yaşadığı her şey ona daha fazla azim katmıştı. Bu dayanıklılığı ve onuruyla, ona hayranlığım bir kat daha artmıştı."

"Bugün erkenden uyandım, Ali'yi uyandırmaya kıyamadım. Gece geç saatlere kadar çalışmıştı. Azerbaycan'da kendi küçük kafesini işletirken ne kadar huzurlu olduğunu hatırladım. Şimdi burada, bambaşka bir hayatın içinde sırf benim yanımda olmak için kendi düzeninden vazgeçmişti. İçim bir yandan ona karşı minnetle dolarken, diğer yandan bu fedakarlığının ne kadar ağır bir anlam taşıdığını hissediyordum."

"Babam, kardeş ülke olsa da beni tek başıma göndermeye korkmuştu. İçten içe, kendimi koruyabileceğimi biliyordu; ama bir baba yüreği işte... Tedirginliklerini gizleyemedi. Annemin de bunda büyük payı vardı tabii; onun endişeleri, babamın kararını pekiştirmişti. Onların bu endişeleri, aslında ne kadar sevildiyimi bir kez daha hissettirmişti bana. Belki de bu sevgi ve koruma hissi, burada bana en büyük güç kaynağı olmuştu."

"Anem, 'Bu deli kızı tek başına nereye gönderiyorsunuz?' diyerek hepimizi bir panik havasına sokmuştu. 'Yine başını belaya sokacak, karışmadığı iş kalmayacak, kimse onu tutamayacak! Biz burada olamayacağız, peki ya ne olacak?' diyerek resmen kıyamet koparmıştı. Tabii, ben de onu duyunca içimden 'Anne, rahat ol, ben bu kadar 'deli' değilim!' demek istiyordum ama ya o, ya ben... İkimiz de birbirimizin korkularını dindirecek durumda değildik. O kadar deli doluydum ki, her şeyin olacağına kendim karar verirken, anem sadece beni izlemenin stresiyle yaşamaya çalışıyordu. Ama ne yapalım, ona göre dünya biraz daha güvenli olurdu, ben ise her an her şeyin çılgınca gelişmesini bekliyordum!"

"Ah anne, ben çok uslu bir kızım, niye böyle davranıyorsun? Birkaç kavgaya karışıp karakolluk olduysam ne olmuş? Bir kere hepsinde olmasam da, çoğunda haklıydım! Hani derler ya, 'Adın çıkacağına canın çıksın' diye... işte bu tam olarak o misal! Beni tanıyorsan, biraz çılgınlık her zaman iyidir, değil mi? Hem, kavgalar da ne kadar eğlenceli olabiliyor, bazen sonuçlar biraz fazlası olabilir ama ne yapalım, ben de biraz fazla coşan biriyim!"

TUTSAK ÖĞRETMEN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin