2 Bölüm

3.2K 299 123
                                    

Kimse öğretmemişti sevgiyi, Nefreti, senden öğrendim. Bir çocuğun ilk haykırışı gibi, Bir çığlık attı kalbim, İşte O gece, Nefrete Doğan bendim.

Hüsrev Hatemi

Yazardan

Rüzgar (Ateş), adamın önünde dimdik durmuştu, bir an olsun yerindən kıpırdamadan. Adam, gözünü bile kırpmadan Leyla'ya bakıyordu; o bakışlarda bir tehdit ve bir isyan vardı, sanki ruhunu delip geçiyordu. Leyla, o bakışların altında ezileceği hissini yaşasa da, gözlerini kaçırmadan bakmaya devam etti. Rüzgar başını adama doğru uzattı, ama Leyla'yı koruma arzusundan çox, yalnızca bir gözetleyici gibi duruyordu. Adam, atının başını okşuyor gibi görünse de, bakışları bir an bile Leyla'dan ayrılmıyordu. Leyla, o gözlerin altında ezilmeyecek kadar güçlüydü, başını dik tutarak, her ne olursa olsun kendi iradesiyle o anı yaşama kararlılığındaydı.

Leyla, o soğuk bakışların altında eziliyormuş gibi hissetse de, gözlerini asla kaçırmadı. İçindeki rahatsızlık büyüdü, ama o anın gücünü kırmamak için bakışlarını adama dik tutmayı sürdürdü. Hızla attan indi ve adamın önünde durdu, kalbi çırpınan bir kuş gibi hırçın, ama gözleri kararlıydı. Aslında hiçbir şey söylemek istemiyordu, sadece o soğuk bakışlardan kaçıp gitmek istiyordu. Ancak burası onun çiftliği, ve adamın izinsiz girmesi, atına izinsiz binmesi karşısında sessiz kalmak imkansızdı. Derin bir nefes aldı, ama gözlerini hiç kıpırdatmadan adamın bakışlarına meydan okudu. Artık o bakışlardan kurtulmanın zamanı gelmişti.

Leyla, adamın önünde dimdik durarak "Merhaba" dedi. Sözleri, içindeki gerginliği dışa vurmadan, tam bir meydan okuma gücüyle yankılandı. Adamın gözlerindeki soğukluk, adeta ruhunu delip geçiyordu. Ama Leyla, o gözlerden bir an olsun kaçmadı. O bakışlar, içini donduruyor, her geçen saniyede biraz daha kırıyordu ama Leyla, sanki bir savaşçıymış gibi, gözlerini ondan ayırmadan dimdik durdu. Yüzünde tek bir korku belirtisi yoktu, yalnızca bir kararlılık vardı. Gerçekten geri adım atarsa, kendini kaybedeceğini biliyordu. O bakışların altında ezilmemek için her şeyini ortaya koyarak, direnmeye devam etti. Kaç dakika bir-birlerine bakmışlardı, Leyla bunun farkında bile değildi. Zaman durmuş, dünya sanki donmuştu. Ama bir şey kesindi: Leyla geri adım atmayacak, bu bakışları yenecek kadar güçlüydü.

Leyla, bakışlarını kaçırmak yerine adamın gözlerine daha da odaklandı. Sanki o bakışlar, karşısındaki adama teslim olmak demekti ve o, asla teslim olmayacaktı. Korkusuzca gözlerinin içine bakarken, adam bu cesur bakışlardan etkilenmişti. Leyla'nın yüzündeki o kararlılık, ona bir şeyleri sorgulatıyordu. Oysa, adamın aklında tek bir soru vardı: Bu kız, nasıl bu kadar cesur olabilirdi? Nasıl olur da izinsiz bir şekilde çiftliğine girer, yetmiyormuş gibi bir de ateşe binerdi? O an, adam bir anlığına şaşkınlık içinde kaldı. Bu cesaretin ardındaki güç nedir? Nasıl böyle bir şeyi başarmıştı? Adam, Leyla'nın atına nasıl bindiğini hayal bile edemiyordu. Ne kadar tehlikeli, ne kadar asi bir davranıştı bu. Ama bir şey kesindi, bu kız sıradan biri değildi.

Ateşe nasıl binmişti? Onu nasıl ikna etmişti? Kulağına ne söylemişti de, bu kadar tehlikeli bir adımı atmasına neden olmuştu? Adam, bu soruları kafasında dönüp duruyordu. Çünkü şimdiye kadar ne bir adam, ne de başka biri, bu kadın kimi gözlerine bakmaya cesaret edebilmişti. Karan, Mardin'in öfkeli ağasıydı. Her adım attığı sokakta, ondan korkmayan bir tek insan bile yoktu. Herkes ondan çekinir, ondan uzak dururdu. Ama bu kadın… O, yeşil gözlerini adamın gözlerine dikmiş, ona meydan okuyordu. İçindeki gücü, kararlılığı ve cesaretiyle, Karan'ı ilk kez bu kadar şaşkına uğratmıştı. Bir an için, bu kadının gözlerinde bir şeyler vardı; bir güç, bir isyan, bir özgürlük arayışı… Adam, Kadın'nın bu kadar cesur olabilmesini anlamaya çalıştı. Karan, hayatında hiç bu kadar meydan okunmamıştı. Ve bir şekilde, bu kadının bakışları, içindeki karanlıkla savaşıyordu.

TUTSAK ÖĞRETMEN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin