Haksızlık kanla silinir, sevgi yürekte kanayan bir yara olur, acı her nefeste ruhu dağlar, ve intikam karanlığın en derin köşesinde sabırla büyür.
TUTSAK ÖĞRETMEN
Leyla, işten eve doğru yürürken güneşin batışını izliyordu. Gün boyu zihni bir türlü susmamış, sürekli üç gün önce yaşadığı o karşılaşmayı hatırlamıştı. Karan Soylu’nun sözleri, bakışları, aralarındaki o garip ama çekici gerilim... Her şey, sanki zihninde dönüp dolaşıyordu.
Eve yaklaştığında yorgunluğu daha da belirgin hale gelmişti. Ama bu, sadece işten gelen bir yorgunluk değildi; içinde bir tür karmaşa vardı. “Neden hala o konuşmayı düşünüyorum?” diye kendi kendine söylendi. “Bu kadar basit bir şey, neden bu kadar karmaşık hissettiriyor?”
Kapının önüne geldiğinde, derin bir nefes aldı ve kendini toparlamaya çalıştı. Anahtarı çevirip içeriye girdi. Ev sessizdi, ama Leyla için bu sessizlik rahatlatıcı olmaktan çok düşündürücüydü. Çantasını bir kenara bırakıp mutfağa geçti, kendine bir bardak su doldurdu.
Pencereden dışarı bakarken çiftliğin olduğu tarafı görebiliyordu. Karan Soylu’nun o gün söyledikleri zihninde yankılanmaya devam ediyordu. “Bazen doğru olanı bulmak için ilerlemek gerekir,” demişti. Ama bu sözler, ona sanki bir meydan okuma gibi geliyordu. “Belki de o kadar doğru değildir,” diye mırıldandı kendi kendine.
Kendini mutfak masasına oturmuş, bir yandan suyunu içerken bir yandan bu düşüncelere dalmış halde buldu. Üç gün boyunca hiçbir haber almamıştı, ama bunun eksikliğini hissettiğini fark ettiğinde biraz rahatsız oldu. “Kendi hayatıma odaklanmalıyım,” dedi. “O, sadece bir köyün sahibi. Üç gün önceki bir konuşmayı bu kadar düşünmek anlamsız.”
Ama içten içe, bunun doğru olmadığını biliyordu. Karan Soylu, onun aklına yerleşmişti ve bu durumdan nasıl kurtulacağını bilemiyordu.
....
Bawer, günlerdir içinden çıkamadığı bir borç batağında debeleniyordu. Hayat, onu köşeye sıkıştırmış, hiçbir yol bırakmamış gibiydi. Elindeki son kuruşları sayarken, alnından akan ter damlaları yüreğindeki ağırlığı daha da artırıyordu. Geçim derdi, evin ihtiyaçları ve sürekli çalan alacaklı telefonları... Hepsi üst üste binmişti. Tam da bu çaresizlik anında, ona bir teklif geldi. Teslim edilmesi gereken bir kutu karşılığında yüklü bir miktar para teklif ediliyordu.Başta tereddüt etmişti. İçine düştüğü durumu düşünerek, teklifi geri çevirmeyi düşündü. Ama sonra kutunun içinde ne olduğunu öğrendi: uyuşturucu. Bunun, sadece kendisini değil, başkalarını da tehlikeye atabileceğini biliyordu. Vicdanı, yüreğinin bir köşesinden ona sesleniyor, “Yapma,” diyordu. Ama vicdanının sesi, borçlarının ağırlığı altında kaybolup gidiyordu. Bawer, bu kutuyu teslim etmek zorundaydı. Çünkü hayatta kalmanın başka bir yolu kalmamış gibi hissediyordu.
Kutuyu alırken, onu kime teslim edeceği de belliydi: Yusuf amcanın tek oğlu Kemal. Yusuf amca, köyde herkesin sevdiği, saygı duyduğu bir adamdı. Eşini yıllar önce kaybetmişti ve tüm sevgisini oğlu Kemal’e vermişti. Kemal, Yusuf amcanın her şeyiydi. Onun geleceği, umutları, hayata tutunduğu tek dalıydı.
Bawer bunu bilmesine rağmen, çaresizdi. “Benim yapacak başka bir şeyim yok,” diye mırıldandı kendine, kutuyu Kemal’e uzatırken. “Bu işi yapmazsam, ne ailem ne de ben bu borcun altından kalkabilirim.”
Kemal, kutuyu alırken ne olup bittiğinden habersizdi. Ona, bunun basit bir teslimat olduğu söylenmişti. Bawer, içinden geçen tüm huzursuzluğa rağmen, kutunun içeriğini açıklamadı. Yusuf amcanın, oğlunun bu işin içine karıştığını öğrenmesi halinde ne kadar kırılacağını düşündü, ama düşündükçe kendini daha da çaresiz hissediyordu. “Bir yol bulurum,” dedi kendi kendine. “Bu sadece bir defa. Sonrası olmayacak.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTSAK ÖĞRETMEN
RomanceAzərbaycanlı öğretmen Mardine Bir yıllığına Her şeyden habarsiz Çalışmak için gelir. Ve Mardin ağası Karan Soylu ile evlenmek zorunda kalır. "Rahat dur öğretmen Yoksa" "Yoksa ne? Naparsınız? Canımı mı acıtırsınız? ACITTINI...