15 6 4
                                    

bugün chifuyu hastaneye gidecekti. seansının günü gelmişti ve bunu inui'den başka kimseye söylememişti.

tek başına gitmek istemiyordu oraya. o yüzden inui'den gelmesini istedi, inui tabiki yalnız bırakmazdı onu. okuldan sonra gideceklerdi.

şu an ise öğle arasına girmiş, karşılarında birer adet koko ve baji ile beraber öğlen yemeği yiyorlardı. chifuyu bugün seansı olacağı için biraz keyifsizdi ama yine de gülümsemeye çalışıyordu. bugün ona göre tek güzel olan şey, ilk defa koko'nun anlattığı bir şeye inui'nin kahkahalarla gülmesi olabilirdi.

kolu ile dürttü chifuyu inui'yi. "seishu, yemek boğazında kalacak." inui kendini tutmaya çalışarak chifuyu'ya döndü. "ama çok komik ne yapayım chifuyu." bunu söyledikten sonra gülmeye devam etti. inui güldükçe Koko anlatmaya devam ediyordu, sonra inui'nin kahkahasına eşlik ediyordu o da. kafeteryanın içinde ikisinin kahkahası yankılanıyordu.

"en azından mutlulular." baji bugünkü yemekte ilk defa konuşmuştu, yüzünde her zamanki sıradan ifadesi vardı ve inui'nin aksine koko'nun anlattığı hiçbir şeye gülmemişti. chifuyu onun söylediği şeye karşılık kuzenine bakıp gülümseyerek "hmhm." demişti.

"bugün keyifsiz görünüyorsun." dedi baji chifuyu'ya. chifuyu önündeki yemeğe dikti gözlerini, çatalı ile patatesleri oynuyordu. "yok! ben iyiyim." dedi.

"normalde senin şu an inui gibi kahkahalar atman gerekiyordu chifuyu." chifuyu, baji'nin gözünde çok kolay deşifre olmuştu. baji onun hareketlerinden nasıl hissettiğini tahmin edebiliyordu.

chifuyu yemeğinin tamamını bitirmeden, ayağa kalktı. "size afiyet olsun." masadan uzaklaşırken baji koko'ya döndü, ona kaş göz hareketleri ile ben gidiyorum diyerek masadan kalktı ve chifuyu'nun arkasından yürüdü.

inui giden ikiliye baktı ve iç çekti. koko, "chifuyu'nun bugün nesi var?" diye sordu. inui tekrar koko'ya döndü. "biraz morali bozuk. ama iyi olacak, inanıyorum."

chifuyu kendini kütüphaneye atmıştı. rafların arasında, kendine yer belirlediği köşesine bir sandalye çekti ve oraya oturdu. burayı çok seviyordu çünkü kapıdan giren kimse onu görmüyordu. oraya yaklaşana kadar kimse göremezdi, kör noktaydı.

sandalyenin ayakkabısının altındaki tozlar ile kirleneceğini umursamadan bacaklarını karnına çekip alnını dizine yasladı. "tamam, bitecek... kurtulacağım." ne psikiyatriye gitmek, ne de kazutora ile uğraşmak istiyordu chifuyu.

baji, chifuyu'nun sessiz bir yer isteyeceğini tahmin ederek kütüphaneye girmişti. etrafındakileri rahatsız etmemeye çalışarak chifuyu'yu aramaya başlamıştı.

köşedeki rafa geldiğinde, sessizce oraya yaklaştı ve chifuyu'nun parlak sarı saçlarını gördü. ses çıkarmadan durdu bir süre, chifuyu'nun söylediklerini dinledi.

chifuyu şiddetli olmasa da biraz ağlıyordu ve kendine, "bu seanstan sonra bir daha gitmeyeceğim. kazutora'dan kendi kendime kurtulacağım. o ilaçları içmeyeceğim. hadi chifuyu, korkma."  diye fısıldıyordu.

baji içi parçalanmış şekilde yutkundu ve sert duruşunu korumaya çalışarak elini yavaşça chifuyu'nun kafasının üzerine koydu, "chifuyu, korkma. ben seni korurum." dedi.

söylediği şey baji'ye de garip gelmişti ama bir kere söz ağızdan çıkmıştı. chifuyu'yı kafasının içindekilerden nasıl koruyacaktı ki?

baji, chifuyu'nun gülümsemesini çünkü bunu onun çok hakettiğini düşünüyordu. bu çocuğun tam olarak ne yaşadığını bilmese de, eskisi sevgilisinin ona iyi şeyler yapmadığı belliydi ve bunlar ayrıldıklarında chifuyu'ya birtakım travmalar ve korkularla geri dönmüştü.

𝒄𝒊𝒏𝒏𝒂𝒎𝒐𝒏 𝒈𝒊𝒓𝒍 || bajifuyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin