𝐜𝐡𝐢𝐟𝐮𝐲𝐮

54 9 20
                                    

"günaydın." inui hala ayakta uyuklayan kuzenini selamlamıştı. chifuyu etrafına bakındı, gözlerini ovuşturdu. mutfaktaydı ve inui çoktan kahvaltıyı hazırlamıştı bile.

aniden kendine gelmiş ve ona hafif kızan bir surat ifadesi ile bakmıştı. "beraber hazırlayacaktık! neden beni uyandırmadın?"

"yarın sen hazırlarsın. hem uyanacak gibi de durmuyordun. saat geçiyor, okulun ilk günü okula geç kalmak istemeyiz."

"lise son sınıfız ama hala okulun ilk günü tantanası yapıyoruz değil mi?" chifuyu bir sandalye çekip masaya oturmuştu. inui büyük porselen fincana kendi için açık bir çay doldururken konuştu. "belki de yeni bir okula geldiğimiz için olabilir."

"son sınıfta ailemizin bizi şehrin öbür ucundaki bir okula neden kaydını aldırdığını hala anlamış değilim." eline çatalı almış ve peynire batırmıştı chifuyu.

"ona ben de pek anlam veremiyorum. son sınıfta daha iyi eğitim alalım diye gönderdiklerini düşünüyorum."

"burda ailemizden uzakta yaşıyoruz. ikimiz. tek başımıza." chifuyu derin bir nefes verip salatalığı ağzına attı.

"o kadar da kötü bir ev arkadaşı değilim chifuyu." inui alınmışcasına bir tavırla ona döndü. chifuyu ağzındaki lokmayı yuttkuntan sonra cevap verdi. "hayır, senin kötülüğünden bahsetmiyorum. evde bütün iş bizim üstümüze kalıyor. Ve ayrıca, ev arkadaşı değiliz. ev kuzeni."

"ev kuzeni diye bir şey yok. hem kuzenler arkadaş olamaz mı? ayrıca kendi evin olduğunda ne yapacaksın?"

"hayır kuzenler kuzendir. kuzenlerin arasında kan bağı olur. kardeş gibi. arkadaşların yok. ev meselesine gelirsem de onu kendi evim olunca düşünürüm."

"o zaman şunları toplayalım, kuzen kardeşim." inui küçük bir kıkırdama ile masadan kalktı ve eline birkaç parça eşya alıp masadan kaldırmaya başladı. chifuyu da ağzındaki son lokmayı da bitirip ona yardım etmeye koyuldu.

chifuyu ve inui'nin anneleri kardeşti ve bu nedenle kuzen oluyorlardı. yaşları aynı olduğundan hep aynı okullarda, hatta sınıflarda okumuşlardı ve aralarında çok büyük, derin bir bağ vardı. inui, chifuyu'ya nazaran daha sakin birisiydi. ama sinirlendiği zaman terör estiriyordu resmen. chifuyu'ya gelirsek, inui'ye göre biraz daha kavgacı bir tipti. ortaokulda ikisi beraber üst sınıflarına karşı kavga ederdi. genelde chifuyu başını belaya sokardı, sonra inui de onun arkasından koşardı. ama yine de büyüdükçe işleri kavga etmeden halletmeyi öğrenmiş ve başta sakin bir şekilde halletmeye çalışıyorlardı.

mutfaktaki işleri bittikten sonra ikisi de koşa koşa üstünü giyindi. inui odasından çıktığında chifuyu koridordaki aynada kendine bakıp saçını düzeltiyor, sonra da "bugün iyi görünüyorsun adamım." diyordu. bunu görünce inui gülmemek için alt dudağını ısırdı.

inui her zaman giydiği klasik beyaz spor ayakkabılarını ayağına geçirirken chifuyu da en sevdiği siyah converse'ini giymişti. hevesle kapıyı kilitledikten sonra onu sakince bahçenin dışında bekleyen kuzeni inui'nin yanına döndü.

"şu an zilin çalmasına 20 dakika var. eğer oraya 10 dakika içinde varırsak kendimize oturabilecek güzel bir sıra bulabiliriz." dedi chifuyu kol saatine bakarken. inui parlak sarı saçlarını eliyle geriye doğru taradı. "pencere kenarı en arka sıraya oturmak istiyorum."

"umarım sıralar çift kişiliktir." chifuyu bunu söylerken kendinden emin ve dik bir şekilde yürümeye çalışıyordu.

"neden?"

"çünkü yanına oturacağım. kimseyi tanımıyoruz, yan yana otursak güzel olmaz mı?"

"genelde sıralar tek kişilik oluyor ama bakalım... güzel olur tabiki neden olmasın?"

𝒄𝒊𝒏𝒏𝒂𝒎𝒐𝒏 𝒈𝒊𝒓𝒍 || bajifuyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin