İ𝒛 / 𝟏𝟎

647 52 25
                                    

Yüzüme vuran sıcaklıkla kaşlarımı çattım. Başım inanılmaz derecede ağrıyordu. Gözlerim kapalıyken ellerimle başımı ovalamaya başladım. Dayanılacak gibi değildi.

Dışarıdan havlama sesleri geldiğinde gözlerimi araladım. İyi de bizim köpeğimiz yoktu ki.

Yerimden doğrulup etrafa göz attığımda ağzım şaşkınlıkla aralandı. Burası kimin odasıydı? Ben kimin evindeydim? Ezgi neredeydi?

Hızla ayağa kalktığım an başım dönmüştü. Yatağın başlığına tutunup biraz soluklandım. Dün gece ne bok yemiştim allah bilir.

Kafamı çevirip karşımdaki aynadan kendime baktığımda üzerimde uzun bol bir tshirtün olduğunu fark ettim ama kimin olduğu hakkında en ufak bir fikrim yoktu.

Sesler daha da yükselirken aceleyle odadan çıktım. 3-4 odalı uzun bir koridorun sonunda merdivenleri gördüğümde hızla aşağı inmeye başladım.

Son basamağı da inip kafamı kaldırdığımda gözlerim şaşkınlıkla büyüdü. Telefonuyla ilgilenen Berkan Kutlu ve Yunus Akgün ikilisi ani girişimle bakışlarını bana çevirmiş gülümseyerek el sallamışlardı.

"Günaydın yen- İzem. Nasıl oldun daha iyi misin?"

Berkan'ın konuşmasını Yunus koluyla dürttüğünde üzerimdeki şaşkınlığı hâlâ atamamıştım. Burada neler dönüyordu böyle?

"Burada ne işim var?"

Birkaç adımda yanlarına gittim ve koltuğa oturmak yerine ayakta dikildim. Olanları anlamaya çalışıyordum ama başımdaki sancı bana hiç yardımcı olmuyordu.

"Dün aynı mekandaydık. Siz baya bir sarhoştunuz, Barış'da sizi buraya getirdi."

"Barış mı?"

Ağzım açık kaldığında içimden şansıma ufak bir saydırdım. Koca Bodrum'da yine kendimi Barış'ın kollarında mı bulmuştum yani? Bu benim kaderimdi sanırım.

"Evet benim, nasıl oldun?"

Bahçe kapısından içeriye giren üçlüyü görünce kaşlarım daha da çatıldı. Hâlâ rüyada olduğumu düşünecektim ama bu çok saçma geldi. Neden böyle bir rüya göreyim ki?

Ezgi elindeki peluş köpeği severken gözleri üzerimde, çekinerek bakıyordu. Yanında olan Kerem birkaç adımda salona gelip kendini koltuğa bıraktı ve bana ufak bir selam verdi.

Kafamı çevirip bakışlarımı Barış'a odakladığımda gözleri beni baştan aşağı süzüyordu. Neye sırıtıyordu bu böyle?

"Dün çok sarhoştun, gitmek istedin. Evinize götürecektim ama ikinizde sızdınız. Bende buraya getirdim."

Derin bir nefes aldığımda durumun sadece bundan ibaret olması beni biraz rahatlatmıştı. Düne dair hiçbir şey hafızamda kayıtlı değildi ve kısa bir süre de olsa tırsmıştım.

"Anladım, teşekkür ederim. Biz gidelim artık."

Bakışlarım Ezgi'ye döndüğünde dudak büzdü. Allahım bu kız şaka yapıyor olmalı.

"Ne gitmesi ya? Kahvaltı yapmadık daha."
Berkan karşı çıktığında gülümsedim.

"Teşekkürler ama hiç gerek yok. Hem bizim işlerimiz var size afiyet olsun."

İltimas / Barış Alper YılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin