3.Bölüm: Sürünme Devri

201 31 27
                                    

Pırıl Şentürk…

Babamın söyledikleriyle donakalmıştım adeta. Barut beni mi sevmişti? Babam kızının mutluluğuna engel mi olmuştu? Doğru ya babam ve onun kendince katı kuralları hep vardı. ‘Ailesi olmayanın ailesi olmaz.’ , ‘Ailesiyle yaşamayanı mutluluk bulmaz.’ Ve daha saçma bir sürü düşüncesi vardı. Barut yetimdi ve o muhtemelen Barut’u bununla vurmuştu. Ama hafif ama sertçe.

Sesimin titremesine olanak vermeden cevapladım. “Evet baba. Tıpkı gelmemi istemediğinde bile buradan kopamayıp geldiğim gibi. Aslına bakarsan ben babamı özlediğim için gelmiştim ama sen beni zaten yıllar önce yetim bırakmışsın.”

Duyduklarıyla boş ifadesi hızla öfkeyle doldu. Hızla kolumu tuttu ve öfkeyle konuştu. “Bir yetime gelin olmak mıydı hayalin de babana karşı geliyorsun? Görüyorum ki yaşın büyüdükçe aklın küçülüyor Pırıl. Baksana şimdide yetim birine eş olup öksüz bir çocuk büyütmeye karar vermişsin. İyiki o zaman öyle yapmışım da birlikte olmamışsınız. Allah bilir sen babanın değerlerini de hiçe sayardın.”

Hala değerlerini savunuyordu. Her zaman öyleydi. Annem boşanıp onu terk ettiğinde bile. Ağladığımı gördüğünde hep kızardı ‘Nankörün arkasından ağlanmaz’ diye. Oysa büyüdükçe anlıyordu insan asıl nankörün çevresini nankör gören olduğunu. Dolu gözlerimle alaycı bir şekilde gülümsememi de ekleyerek konuştum. “Annem gibi değil mi baba? O da senin saçma değerlerini hiçe saydığı için boşandınız. Benide sokağa mı atacaktın yoksa? Ama görüyorsun baba. sokağa atsan daha mutlu olacak bir kızın var ve bunun tek sorumlusu sensin. Şimdi kolumu bırak. Oğlum üşüyor.”

Babamı tanıyordum. Kolumu bırakması için ne demem gerektiğini de. keşke beş yaşında küçük kız olarak kalsaydım da babam hala beni değer yargılarının önüne koyabilseydi. Fakat şuan karşımda duran adam babam değildi. Benim babam beni terk etmişti istekler ve değerleri uğruna. Kendini çocuk, eş sahibi olmak değil  askerlerini yöneten komutan sanmıştı.

Fakat ben annemin kızıydım. Babamdan kaçak göçek buluştuğum annemin. Anneminde benimde babama asker olmaya niyetimiz yoktu. Babamın bize baba, eş olmaya niyeti olmadığı gibi. Onun gözünde öksüz bir çocuğu sahiplenmem, ona oğlum demem onu yok saymam demekti.

Altı yaşındaki Pırıl’ın yapamadığını yirmi altı yaşındaki pırıl yapıyordu işte.  Kolumu tutan eli yavaşça yere düştüğünde gözlerimde ona dair üzüntü aradı ama bulamadı. Bulduğu tek şey ise kırgınlıktı. Çokça kırgınlık. Gözlerimdeki kırgınlık onun gözlerine de taşmıştı. İşte asıl şimdi kızının da annesi gibi onun emrine girmediğini fark ediyordu. Pekala fark etmeye yalnızda devam edebilirdi. Biz Pamir’le acıkmıştık çünkü.

Yanından geçin içeri girdiğimde aklıma gelenle gülümsedim. Evimin hangi binada kaçıncı katta olduğunu bile sormamıştı. Kendine mi bana mı güveniyordu? Binama geldiğimde demir kapıyı iterek içeri girdim ve asansöre ilerledim. Pamir’in eli hala kalbimin üstünde başı hala bana yaslıydı. Barut böyle bir şey yapmazdı ama, bu çocuk yaşıtlarına göre zayıftı. Aslında buraya getirme amacım birazda yemek yemesi mi sıkıntılı yoksa yemek vermiyorlar mı onu öğrenmekti. Sonuçta Barut haftada bir kere eve gidiyor olmalıydı mesleğinden dolayı.

Asansör üçüncü katta durduğunda içeri Ali girmişti. Ali Özsoy. Eski yakın arkadaşımdı. Eski nişanlısı Doğa, Ali’nin benden hoşlandığını bahane edip Ali’den ayrıldığında Zeliha hanım yani Ali’nin annesi bizim arkadaşlığımızı bitirmemizi istemişti. Kendince haklıydı tabi. Oğlunun nişanının bozulmasının bahanesinin ben olmam onun için saçmaydı. Zeliha hanımla annem çok yakın arkadaşlardı ve Zeliha hanım arkadaşının kızının adına laf düşmesin istemişti. Eğer Ali’ye karşı bir duygum varsa, ilişkimiz olabileceğini ama yoksa arkadaşlığımıza mesafe koymamı istemişti.

Kalbimdedir YangınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin