6.Bölüm: Arılı Günler

134 16 22
                                    

Pırıl Şentürk...

Aramızda ölüm sessizliği vardı. Umuyordum ki bu ölüm sessizliğinde benim cenazemi kaldırmıyordu buğulu gözlerine. Çünkü ikinci bir vazgeçiş bu minnoş kalbe fazla gelirdi. Ben ağabey ayağı toto ayağı yapacakken Barut bey R yaparsa hoş olmazdı. Buz gibi gözleri içimdeki yangını söndürürken kesik solukları içimdeki yaramaz kızı harlıyordu. Solukları dudaklarımdan kesilseydi olmaz mıydı ki?

Pamir'in hafif kıpırdanmasıyla başım ona dönünce Barut sanki ırzına geçmişim gibi bir anda bana dönüp bakmaya başlamıştı. Ne bakıyorsun lan kerhaneci diye sormak varken kendime engel olmuştum. Maazallah ya kültür kadınlığıma zeval gelirse. Önemli şeylerdi yani bunlar. Fakat bakışları cidden yüzümü delecek bir hale gelince daha fazla dayanamamış ve ismini söylemiştim. "Barut..."

Sesim onu kendine getirmiş gibi hafifçe sersemlemiş ardından çaktırmamaya çalışıp gözlerini kırpıştırmış ve sırıtmıştı. Gülmesene gavur herif eriyorum diyorum! Neyse ki son saniye ağzımın sularının akmasını engellemiş ve hala üstümdeki bedenin göğsüne ellerimi koyarak yine bana göre güçlü bir biçimde ittirmeye başlamıştım. Fakat galiba Barut beyin bu saatten sonra ağabey ayaklarıma dönüş yapacağı yoktu. Kendini karım da karım moduna almış gibi bir hali vardı. Ellerimin baskısı hiç yokmuş gibi üzerimde daha çok eğilmiş ve tekrar öpmeye başlamıştı. Dudağımı dişleriyle ezerken, elimin altındaki kalbi karşılık vermediğim için üzgün gibi atıyordu. Belki ben öyle anlıyor olabilirdim.

En sonunda ise galip gelen Barut'a olan aşkım olmuştu ne yazık ki. Gururum öbür tarafta görüşürsek iki çift lafım var sana! Öpücüğüne karşılık verdiğimi fark eden Barut'u o saatten sonra durdurabilene aşk olsundu. Ağzımın içine sıcaklığını yayan diliyle öpücüğümüz daha da derinleşmiş ve hırçınlaşmıştı. Pamir şuan uyansa harika çocuk gelişimi olurdu gerçekten.

Hafifçe göğsüne vurup dikkatini çekmeyi amaçladım. Gözlerini açtığında hafifçe kafamı Pamir'e doğru eğip, oğlunu işaret etmiştim. O ise hem Pamir'e bakmış hem de başucumdaki saate ve ardından istemeye istemeye üstümden çekilmişti. Göğsü göğsüme sürtünüp yana kayıp kalktığında hemen namus elden gidiyor hacı amca bakışı atmıştım. Ters ters yüzüne baktığımı gören Barut Aslan ise en iyi yapmaya başladığı işi yapıp sol elini boynuma koyup yüzümü yüzüne yaklaştırıp hafifçe dudaklarımı dudaklarına değdirip geri çekilmeden alnımı da öpmüş ve kalkıp masanın üstünde olduğunu yeni fark ettiğim üniformalarını giymeye başlamıştı.

O üniformasını giyerken yataktan kalkmış ve yatağın başındaki tokayla saçlarımı toplayıp konuşmuştum. "Eğer kahvaltıya kalacaksan karşı kapı banyo. Elini yüzünü yıka Pamir'i de uyandır inersiniz." Kıyamıyordum ne yazık ki bu ayıya işte ne yapalım. Odanın kapısını açıp mutfağa ilerledim. Hızlıca ilk iş çayı koyup portakalları meyve sıkacağına koymuş ve en iyi yaptığıma emin olduğum şeyi yapmaya karar verdim: yumurtalı ekmek.

Ekmekleri orta kalınlıkta kesip bolca yumurtaya bulayıp kızmış tereyağıyla ekmekleri buluşturdum. İki tarafı da kızardığında yanımda peçeteyi koyduğum renklendirilmiş kil tabağıma yavaş yavaş yerleştirip aşağı yukarı on dakika sonra on beş ekmek dilimini hazırlayıp tabağa yerleştirmiştim. Masaya: reçel, zeytin, domates, salatalık, bal ve bir iki kahvaltılık daha koyup çay bardaklarını doldurmak için geri mutfağa dönmüştüm. Çay bardaklarını doldururken bacağıma sarılan minik böcekle kafamı hafifçe eğip boş elimle güzel kumral kıvırcıklarını okşamış ve öpücük atıp çayları doldurmak için kafamı tekrar çevireceğim esnada yaptığım hareketleri kapı pervazından izleyen Barut'la donup kalmıştım birkaç saniyeliğine.

Bozuntuya vermeden hızlıca çayları doldururken ezbere bildiğim eski bilgileri güncellemem gerektiğini düşünerek sordum. "Demli şekersiz?" ses gelmeyince arkamı döneceğim esnada belime sarılan kollarla donup kaldım. Kafasını boynumla omzum arasına koyup hafifçe gözkapaklarını kapatıp açmıştı. Güzel bu bilgi hala günceldi. Ayağımı hafif kaldırıp dizine vurup dirseğimle geri ittirmeye çalıştım. Ne yazık ki her zamanki gibi başarısız bir girişimdi. Tüm çaba ve uğraşlarım bir fayda vermeyince el mahkum boyun eğip çayları omzumda ek bir kafayla doldurmaya başladım.

Kalbimdedir YangınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin