43. Bölüm

31 1 0
                                    

Adını kazıdığım,

Masum ağaçlar.

*


♫: Car's Outside - James Arthur

Günler geçmişti. Günden güne iyi oluyorduk, iyileşiyorduk. Okul yılının bitmesine çok az kalmıştı.

Hermione: Daha iyi misin Alice?

Alice: İyiyim. Sen?

Hermione: Her gün tonlarca iksir aldığımdan hızlı iyileşiyorum.

Benim yüzüme kesikler ve sağ kolumda hafif bir incinme vardı. O da hızla iyileşiyordu, Madam Pomfrey için bu çok kolay bir şeydi.

Gün içinde Hermione bize Gelecek Postası'ndan bölümler okuyordu.

Abim dalgındı. Sanırım Klara Sirius'u ölümden kurtardıktan sonra Bellatrix Lestrange'in ona dediğine takılmıştı. Abimin aksine ben onu pek ciddiye almadım. Ayrıca şu an ilgilenecek o kadar şey var ki, Bellatrix'i ciddiye alacak vaktim yok.

(...)

Son gün, hepimiz oldukça iyileşmiş ve dinçtik. Eşyalarımızı toplamak için Hermione ve ben odamıza gittik, diğerleride kendi odalarına gitti.

Valizimi açıp önce kıyafetlerimi, sonra kitaplarımı ve özel eşyalarımı koydum. En son sıra kamerama gelince bakıp gülümsedim.

Alice: Hermione,

Hermione: Evet?

Alice: Hadi gel, seninde bir fotoğrafını çekelim.

Hermione: Gerçekten mi? Olur.

Alice: Hadi gülümse, çekiyorum...

Hermione gülümserken kamerayı gözüme doğru götürdüm ve çektim.

Alice: İştee!

Ona fotoğrafı gösterdiğimde çok beğendi.

Hermione: Çok güzel çekmişsin!

Alice: O senin güzelliğin.

Kafasını yana yatırıp gülümsedi ve eşyalarını toplamaya devam etti. Ben de son eşyalarımı koydum ve hazırdım.

Kapımız tıklatıldı.

Alice: Girin.

Kapı açılınca karşımdaki sarı saçlı, mavi-gri gözlü çocuğu görünce pekte şaşırmadım.

Draco: Seni kaçırmaya geldim.

Güldüm ve Hermione'ye baktım.

Hermione: Hadi git. Eğer kendinizi kaptırırsanız... seni çağırırım.

Başımla onayladım ve oturduğum yerden kalkıp Draco'nun yanına gittim. Elimden tutup beni bir yere götürdü.

Alice: Nereye gidiyoruz?

Draco: Bir şey yapacağız. Sürpriz.

Anlamsız gözlerle bakarken elma ağacının oraya geldiğimizi fark edince şaşırdım.

Alice: Hey, burası her zamanki yer - sen ne yapıyorsun?

Draco ağacın dibine girmiş, asasını çıkarmıştı.

Draco: Bizim için bir anı bırakacağım.

Alice: Nasıl?

Draco: İsimlerimizi ağaca kazıyacağım.

Alice: Ne?

Draco: Evet. Gel sende bak.

Gülerek hevesle yanına gittim ve baktım. Asasından küçük ışınlar çıkıyordu ve ağaca kesikler bırakıyordu. Oluşmuş "A" harfini görünce gülümsedim.

Yavaşça yapmaya devam etti ve sonunda ismimin tümü ağaca kazınmıştı "Alice".

Draco: Nasıl, güzel oldu mu?

Alice: Evet, çok güzel. Hadi seninkinide yap.

Draco: Tamam.

Draco benim ismimin hemen altına aynı şekilde asasından ışınlar çıkararak ismini yazmaya başladı. "D","Dr", "Dra", "Drac" ve en sonunda, "Draco". Gülümsedim.

Alice: Çok güzel oldu. Ama... bir şey eksik.

Dedim ve cübbemin cebinden asamı çıkardım. İkimizin isminin tam ortasına bir kalp çizdim onun yaptığı gibi yaparak.

Dönüp ona baktım. Kalbe bakıp gülümsüyordu.

Draco: Bu çok güzel.

Alice: Beğendin mi?

Draco: Hem de çok. Artık buraya her gelen bunu görecek. İlerde çocuklarımız görür mü dersin?

Deyince kahkahalarla güldüm.

Alice: Çocuklarımız mı? Bilmem... o zamana kadar bu kalır mı dersin?

Draco: Tabii kalır. Kalıcılık büyüsü yaptım.

Alice: O halde... görürler.

Draco: Ha yani çocuklarımız olacağından eminsin.

Dedi ve imalı imalı baktı. Hiç bu yönden bakmamıştım, utandım.

Alice: Hey! Ben onu kastetmemiştim, sapık!

Dedim ve koluna vurdum. Güldü.

Draco: Tamam, tamam. Şakaydı sadece.

Hafif çatık kaşlarla bakınca tekrar güldü ve ellerini belime sardı. Ben ise kendi ellerimi onun boynuna doladım.

Alice: Hem ayrıca, sen bana söz verdin. Benimle evleneceğine. Evleneceksek çocuğumuzda olur herhalde...

Güldü ve bir süre birbirimizin gözlerine baktık.

Draco: Alice, sana bir şey söyleyeceğim.

Alice: Evet?

Draco: Ah, sevgilim, tüm şehir ışıkları bile, senin gözlerinden daha parlak olamaz.

Gülümseyip onu kısaca öptüm.

Alice: Seni özleyeceğim.

Draco: Daha ayrılmıyoruz, tren var.

Alice: Olsun.

Dedim omuz silkip.

Draco: Sanırım gitmemiz gerekiyor.

Dedi etrafta koşuşturarak şatodan çıkarak.

Alice: Evet, sanırım.

Ellerimizi çektik ve birbirine tutuşturduk.

Odalarımıza doğru gitmek üzere ayrıldık ve ben valizimi alıp Hermione'yle birlikte bizimkilerin yanına indim.

(...)

Peron'a geldiğimizde her taraf öğrenci kaynıyordu, trene bindik ve ben hemen kompartımanın cam kenarına oturdum.

Tren ilerlemeye başlayınca kolumu pencereye, kafamı elime yasladım ve güneş batmaya başlamışken bastıran turuncu havaya baktım.

İç çekip yolu izlemeye devam ettim. Hayat devam ediyor ve zaman hızla geçiyor. Bakalım gelecek, bizim için neler yazmış.

-

Sonu biraz duygusaldı, sanki kitabın sonuymuş gibi hahshsehdd. Ayrıca oldukça kısa bir bölüm oldu. Kendinize iyi bakın ve sonraki bölüme hazırlıklı olun, görüşürüz <3



𝐅𝐨𝐫 𝐚 𝐏𝐨𝐭𝐭𝐞𝐫 𝐆𝐢𝐫𝐥 | 𝐃𝐫𝐚𝐜𝐨 𝐌𝐚𝐥𝐟𝐨𝐲Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin