1. bölüm sayısal loto gibi olan karne

55 2 0
                                    

"Evet sevgili yavrularım bir dönemin daha sonuna gelmiş bulunuyoruz. Bazılarınızın karnesi kötü olabilir ama hiç üzülmeyin seneye çalışır daha iyi notlar getirirsiniz. Bu sene bir grup arkadaşınız çok haylazlık yaptı evet-"

Bu cümleyi bizim gruba bakarak söylemişti. Bütün seneyi burnundan getirdik müdür amcamızın. Sağ olsun hiç misafirperverliğini bozmadı. İstisnalar hariç tabi. Aman neyse bu zamana kadar çok dinledim ben bu müdürü. Hem zaten okul babamın demi? Bu müdürde aile dostu. O zaman burada durmanın bir anlamı yok. Bizimkilere dönüp:

"Hadi gidelim artık. çok bile durduk." deyip çıkış kapısına doğru yürümeye başladım. Elimdeki karneyi buruşturup atacaktım ki boş ver deyip siyah şortumun cebine koydum. Ve arabaların oraya yöneldim. bizimkiler de arkamdan geliyordu ki arkamı dönüp onları durdurdum ve şöyle bir etrafa baktım. Birisi sanki ağlıyordu. Evet evet çocuk sesi gibiydi. Hemen arabaların biraz ilerisindeki denize yakın olan banklardan birisinde dört veya beş yaşlarında bir kız çocuğu gördüm. Çocukları aslında çok severim ama bunu gösteremezdim birileri yanımdayken. Beni tanıyanlar hep soğuk kişiliğimi görmüştür. Tabi bizimkiler hariç. Onlara dönüp:

"Siz gidin ben gelirim sonra." dedim. Şu ağlayan kızın bir derdi olmalıydı. Ve ben onu orda öylece bırakamazdım. Ne kadar vicdansız gibi gözüksem de benim de bir vicdanım vardı. Yaşadıklarım ve yaşayacaklarım ne kadar pis olsa da hep temiz hiç dokunulmamış bir yanım vardı. Ve bu yanım kıza yardım etmemi söylüyordu. 

"Nereye gidiceksin gizem?" dedi sude. Ah bu kızı severim ama şöyle hesap sormasından hiç haz etmiyorum. Kimseye hesap vermem ama arkadaşlarımı da kırmak istemiyorum. Ondan "Küçük bir işim var geleceğim ben partiye. hadi eyvallah." deyip arkamı döndüm ve küçük kıza doğru yürümeye başladım. Benim tam tersim olan sarı saçları, beyaz teni ve mavi gözleri olan çok şirin bir kızdı. Ben ne anneme çekmişim ne de babama. Onlar sarışın iken ben buğday tenli , kahverengi gözlerim ve kahverengi saçlarım olan bir kızdım. Saçlarım çok koyu bir kahverengi olduğundan siyah gibi de gözükebiliyordu bazen. Küçük kızın yanına oturdum ve ona doğru dönüp:" Merhaba ben gizem." dedim. Küçük kız ilk önce beni baştan aşağı ıslak gözleriyle süzdü. Sonrada "Seni tanımıyorum. Annem yabancılarla konuşmamam gerektiğini söyler hep." dedi.

Gerçekten de çok akıllı bir kıza benziyordu. Peki ben ona acaba nasıl yardımcı olabilirdim ki? 

"Peki sana bir soru sorayım. Neden ağlıyorsun burada?" dedim. Eğer bana sıkıntısını söylerse ona hayli hayli yardımım dokunurdu. 

"İyi birine benziyorsun. Sanırım derdimi senle paylaşmalıyım. Abimi kaybettim. Burada geziyorduk. O telefonu ile konuşuyordu. Sonra ben ilerde pamuk şekerci gördüm. Ve ona doğru koşmaya başladım.Fakat pamuk şekerci beni duyamadı. Bende onun peşinden koşarken baya uzaklaşmışım şimdi de kayboldum." dedi. Tabi ya tahmin etmeliydim. Başka neden ağlasın ki çocuk? O zaman iş başa düştü. Gidip şu kızın abisini bulalım.

"Anladım. O zaman sen bana ezberinden bildiğin bir numara varsa söyle arayalım da seni buradan alsınlar olur mu?"dedim. O ise yaşına göre baya iyi olarak numarayı söyledi. Hemen telefonumu çıkarıp o numarayı aradım. İkinci çalışta bir sinirli erkek sesi kulağımı doldurdu.

"Evet?" dedi.

"Pardon siz ...-" küçük kıza dönüp adını sordum. "su" dedi. Vayy demek ki küçük kızla adaşmışız. GİZEM SU BAŞARAN. Anladığınıza göre okuduğum kolejin adı da BAŞARAN KOLEJİ.

".... su'yun abisi misiniz?" dedim. Çocuk karşıda şaşırmış olacak ki. saniyeler sonra cevap verebildi.

"evet evet benim. Siz su'yu nereden tanıyorsunuz?"dedi.

Karanlığına HapsolmuşumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin