The Ending

402 12 3
                                    

Panagiota kapıyı açar şaşkındır ama gülümsemeye çalışır her şeyi öğrenmiş olmasına rağmen hala olanlara inanmakta güçlük çekiyordur. "Hoşgeldiniz."

Stefanos Margeta'nın belinden tutuyordur yavaşça içeri geçerler. "Teşekkür ederiz ederiz Panagiota."

"Hayatta olmanıza ne kadar sevindim bilemezsiniz Bayan Margeta yani köprüden sonra tabi bombadan sonra yani demek istiyorum ki."

Stefanos Margeta'ya bakar birlikte gülüşürler. "Teşekkür ederim Panagiota bende yaşadıklarımı anlatamıyorum yorma kendini."

"Kafa karışıklığın geçene kadar biz de biraz dinlenelim. Odamız hazır mı?" Panagiota telaşlı bir halde önden söylene söylene onlara yol gösterir. İkisi de onu dinlemiyordur. Margeta etrafına bakıyordur. Daha önce hiç bu şekilde bulunmadığı bu eve. Ev tanıdıktır ama bir o kadar da yabancıdır. Stefanos'a bakar nihayet biraz rahatlamış görünüyordur. Nihayet odaya girerler Panagiota biraz daha konuşur ve dışarı çıkar.

Stefanos ceketini çıkarır yatağın ucuna atar. Margeta ne yapacağına tam karar veremez şaşkın şaşkın etrafına bakar. Margeta'nın bu hali Stefanos'un hoşuna gider. Yatağa oturur yavaşça yanına çeker. "Yabancı gibi durma buraya ilk defa gelmiyorsun."

Margeta ona tatlı bir bakış atar. " Hayallerin de sayıldığını bilmiyordum."

Stefanos gülümser onu göğsüne çekip saçlarını öper. "Hayallerimde, rüyalarımda ve her zaman kalbimdeydin aşkım. Şimdi nihayet kollarımdasın."

Margeta derin bir iç çeker daha sıkı sarılır. "Nihayet." Margeta gülümseyerek kalkar. "Ama yine de bu şaşkınlık biraz sürecek sanırım. Atina'da babamın evinde bile birlikte kalırken böyle hissetmemiştim. Şimdi yaramazlık yapan bir çocuk gibiyim sanki biri gelip beni durduracak."

Stefanos da güler. "Jason hala gelmedi bende gelir diye düşünüyordum ama."

"Babam gelecek olsaydı bu kadar heyecanlanmazdım." Gülüşürler.

Saçlarını okşar eli ordan yanağına ve boynuna gider. "Sana söyledim artık seni benden tanrı bile alamaz." Dudaklarına eğilir ve öper.

Margeta kısa bir an sonra geri çekilir. "Artık biraz konuşmanın vakti gelmedi mi Stefanos? Şaşkınlığımı atlatmamı istiyorsan anlat bana. Benim de Panagiota'dan bir farkım yok. Artık hazırım."

Stefanos onu baştan ayağa süzer. "Evet görüyorum ki hazırsın. Ama izin ver önce biraz rahatlayalım. Ilık bir duş bize iyi gelecek. Ne dersin?"

Margeta gülümser çenesine bir öpücük kondurur. "Sonunda konuşmaya karar verdin demek Nasıl hayır diyebilirim?" Stefanos gülümser ve Margeta'yı elinde tutarak banyoya götürür.

Bir süre sonra banyodan çıkarlar. Birlikte yatağa uzanırlar. Margeta Stefanos'un göğsüne yatar. Sarılıp bir süre öyle kalırlar. "Sanırım kokunu bir daha alamamaktan korkutuğum için uyandım."

"Her şeyi hatırladığını söylemiştin."

"Duyuyordum sadece ama hiç koku almadım. Senin kokunu almadan ne kadar dayanabilirdim ki öyle?"

Stefanos daha sıkı sarılır gözleri dolar. "iyi ki dayandın iyi ki geldin bana geri.

Margeta başını kaldırır onu tekrar öper. "Seni bu kadar korkuttuğum için çok üzgünüm."

Stefanos onu hemen susturur. "Şşt sakın böyle söyleme hiçbir şey senin yüzünden değil. Artık het şeyi geride bırakacağız. Tekrar öper Margeta'yı

"2 Hafta Önce Hastane'de

Stefanos odanın perdelerini açar. Margeta komadadır hareketsiz bir biçimde yatıyordur. "Bugün hava çok güzel aşkım bahar geldi artık." Dönüp yatağa yaklaşır yanına oturur elini öper. "Jason sevdiğin çiçeklerden getirecek bugün. Odan hep sevdiğin gibi koksun diye."

First Day of the Rest of Our LivesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin