3. Senden Değil

123 16 8
                                    

🎶Yalnızlığın Çaresini Bulmuşlar - Gripin🎶

İyi okumalar <333


Yamaç Aksay;

Yine sabahın kör vaktinde okula doğru ilerliyordum. Okula giden tek yoldan geçerken etrafta az insanın olması çok iyiydi. Sabah her zamanki saatimden daha erken gelmiştim, bunun sebebi ise bu yaratıklara daha az katlanabilmek içindi.

İki günlük tatilin su gibi geçmesiyle hiç bir bok anlamamıştım. Ama o kadar da sorun etmemiştim bu durumu çünkü okula gelmek için sebeplerim vardı. Gelememek için de vardı da neyse...

Birkaç inek öğrenciyle yürüdüğüm yolda, sallana sallana ilerliyordum. Acelem yoktu, hızlı davranıp güzel ayaklarımı yormaya gerekte yoktu. Sırtımdaki çanta da olmasa daha iyi olurdu ama vardı. İçine bir şey koymamıştım fakat sırtımda olduğunun düşüncesi bile beni yormaya yetiyordu.

Okulla ilgili her şeyden nefret ediyordum, bu durumun sebebini uzunca düşünmüş lakin herhangi bir sonuca varamamıştım. Sanırım psikolojik olarak okuldan nefret ediyordum. Babamın bunu anlamaması ise durumumu daha da çekilmez hale sürüklüyordu.

Yine etrafımdaki birkaç kişiye tiksinerek baktım. İnsan varsa benim tiksinen bakışlarımda vardı, çok basit bir denklemdi.

Yanımdan geçen kıvırcık saçlı birini görünce istemsizce geriye doğru çekildim. Geçen kişinin kıvırcık manyak olmadığını görünce derin bir nefes aldım ve sakinleşmeye çalıştım. Piç kurusu bir haftada beni bu hale getirdiyse, okul bitene kadar ne durumlara düşeceğimi tahmin bile edemiyordum. Her tutamını özenle yaptığı parlak saçlarını görmekten midem ekşimeye başlamıştı; yakında o iğrenç saçlarına bakarken kusacağım diye ödüm kopuyordu.

Sorun saçlarına kusmam değildi, yediğim güzel yemeklerin midemden çıkmasıydı. Tamam, zengin aileleri az porsiyon yerdi ama ben değişik olduğum için yemeden duramıyorum. Ee ne demişler; erkeğin kalbine giden yol midesinden geçer. Benim için oldukça doğru tespitti.

Kafamı kaldırıp, karşıma baktım. Okul görünüyordu. Açık maviye ve beyaza boyanmış, devasa bir yapıydı. Teknik olarak okuldan nefret etsem bile inkar edemeyeceğim derecede gösterişli, özenilmiş, pahalı duran bir okula gidiyordum. Babamın gereksiz para harcamaları sağ olsun. Ben ektiği tohumların, verdiği emeklerinin karşılığında ona güzel hasılatlar elde edebileceği tarlası değildim. Yani boşa uğraşmış olacaktı. Kendisine bunu defalarca anlattım; sözlü, yazılı, örnekleyerek, göstererek... Anlamayan insan ne de yapsan anlamazdı.

Tekrardan önüme bakmak için kafamı indirecektim ki, bakışlarım önümdeki birinin üstünde durdu. Aleda, önümde yürüyor ve elindeki telefonla uğraşıyordu. O da tıpkı benim gibi erken gelmişti, istemsizce içim heyecanla doldu.

Ona yetişebilmek için sarsak adımlarımı hızlandırdım. Hemen yanına ulaştığımda, bakışları telefondan bana döndü. Bana bakabilmek için kafasını geriye attı ve alttan bana baktı. Yüzünde yine zerre duygu, mimik yoktu, ifadesizce bakıyordu. Gözlerinde ise... Ah o koyu mavi gözleri, çok güzeldi. Gözleri yine, her zamanki gibi ateşlerle çevriliydi.

Hiç bir şey demeden bana baktığı için, ben konuşmaya başladım. "Günaydın." dedim gülümseyerek. Konuşmama karşılık yine sessiz kalmayı tercih etti. Yüzümdeki gülümsemeyi sabit tutmaya çalıştım. "Sanırım sabah insanı değilsin." Yine sessiz kaldı. "Ama haklısın, yatağından kalktığını gibi buraya, iğrenç yaratıkların içinde olduğu okula gelmek can sıkıcı. Bende bu insanları görmeyi ve okula gelmeyi sevmiyorum, iki günlük tatilden sonra daha da çekilmez oluyor." Saçmalıyordum. O konuşmadığından dolayı kendi halimde konuşmaya çalışıyor, konuştukça daha da saçmalıyorum.

BEKLE, GİTMEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin