IV

53 9 46
                                    

•

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Anne, burada ne işin var?" Annem gülümseyerek saçlarımı okşadı. "Niye, oğlumu ziyarete gelemez miyim?" Şaşkınlıkla anneme bakıyordum. Hadi ama, hangi Tanrı sırf çocuğunu ziyaret etmek için dünyaya inerdi ki? "Anne önemli bir şey yok değil mi? Beni korkutuyorsun. Yoksa Melez Kampı'na gitme zamanı geldi mi?" Annem gülerek kafasını iki yana salladı. "Bir aksilik olmadığı sürece daha zamanı var oğlum. Şu bahsettiğin yeni çocuğa bir bakayım dedim. Hem fena mı oldu? Oğlumu görmüş oldum." Yeonjun'un anlattığı şeyler hâlâ aklımda dönerken gergince gülümsedim. "Bugün okula gelmemiş anne, boşuna gelmişsin." Annem kaşlarını çattı. Bir süre yüzümü kıstığı gözleriyle izledikten sonra dudaklarını araladı. "Neden yalan söylüyormuşsun gibi hissediyorum Beomgyu?" Annemin sözüyle daha çok gerilirken yüzümü astım. "Sana neden yalan söyleyeyim ki ben? Kalbimi kırıyorsun anne." Annem kıstığı gözlerini büyütürken yüzüne sevimli bir gülümseme yerleştirdi. "Asma o güzel yüzünü. Erkenden kırışacaksın sonra. Sen Afrodit'in oğlusun, erkenden kırışamamalısın." Annemin sözleri beni güldürürken başımı onaylar şekilde salladım.

"Soobin ve Huening nerede peki?" Omzumu bilmiyorum dercesine silktim. Annemin yüzü ciddileşirken istemsizce gerildim. "O yeni çocuktan uzak dur Beomgyu. Soobin ve Huening haricinde kimseyle konuşma. Seni izliyor olacağım. Eğer o çocukla fazla samimiyet kurarsan seni erkenden Melez Kampı'na yollamaktan çekinmem. Beni anladın mı oğlum?" Yüzüm düşerken isteksizce kafamı salladım. "Anladım anne." Annemin yüzü tekrardan gülerken ellerini saçlarıma götürüp okşamaya başladı. "Sen benim oğlumsun, bir Tanrıça ve anne olarak seni korumak benim görevim. Başına bir şey gelsin istemiyorum." Derin bir iç çekerek saçlarımdaki elini yanağıma doğru kaydırarak elinin altındaki yanağımı okşamaya başladı. "Neyse, gitme zamanım geldi sanırım. Babana selam söylersin. Görüşürüz oğlum." Gülümseyerek yanımdan uzaklaşan anneme son kez baktım. "Görüşürüz anne."

Karşımda oturan ikilide göz gezdirdim. "Ben anlamadım şimdi. Sen Yeonjun'un bir melez olduğunu mu düşünüyorsun?" Şaşkın bakışlarla bana bakan Kai'ı kafamı sallayarak onayladım. "Bunu neye dayanarak söylüyorsun peki Beomgyu?" Soobin'in sorusuyla derin bir iç çektim. "Tenefüste sırada uyukluyordu, ki bu birkaç gündür oluyor, ben de merak ettim dürttüm bunu. Bana akşamları uyuyamadığını, farklı yaratıklar gördüğünü daha doğrusu halüsinasyon gördüğünü söyledi. Tahminimce bir Nymphe ve bir Harpia görmüş. En azından yaratıkların betimlemesi beni bu düşünceye itti. Nymphe'yi sadece rüyasında gördüğünü söyledi ama Harpia'yı arada bir görüp duruyormuş. Rüyalarıma girmeye başladı, uyuyamıyorum dedi. Ben de dalgaya vurup ona deli dedim ama deli değil, çok yüksek ihtimalle melez."

Bir solukta olanları anlattığımda Soobin kafasını sallayarak elini çenesine götürdü. Kai düşünceli bir şekilde yeri izlerken aklına her ne geldiyse onu korkutmuş olacak ki gözlerini büyüterek bana baktı. "Ya o... Ya o Poseidon'un oğluysa? Hem mavi gözlü, açık tenli, üstelik sen rüyasında bir Nymphe gördüğünü söylüyorsun. O bir melezse kesinlikle Poseidon'un oğlu." Bu ihtimali ben de düşünmüştüm. Bu lanet olası ihtimal korkutucuydu ve elimden gelen tek şey Yeonjun'un Poseidon'un oğlu olmaması için dua etmekti.

Aesthete :YeongyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin