Sahi biz neyi yalnış yaptık. Niçin bu kadar soğduk duygulardan, düşüncelerden..
Gözümüzde kararmış gibi adeta dünyadaki her şey..
Kendimi o kadar yalnız ve duygusal hissediyorum ki, bazen isyan edemeden duramıyordum.
Saçmalama mina kendine gel dedim. Şuursuzca düşünüp, Şükür'süz olma.Kendimi toparlayarak okula doğru yol aldım.
Belkide finaller yaklaşmıştı diye iyice psikolojik olarak çökmüştüm. Günler benim için çok yorucu geçiyordu. Hergün aynı dersleri, aynı yüzleri,aynı rutinleri yapmak sıkıcı geliyordu.Okulun bahçesine doğru yol alırken, arkadaşım ikrayı orada gördüm. Telefona başını gömmüş birileriyle konuşup harıl harıl gülüyordu. Onu o halini görünce tebessüm ederek ona doğru yaklaştım ve rahatsız etmemek için ayak ucuna oturdum. Ikra geldiğimi görünce telefonu kapatarak;
"Hoşgeldin canım." Yüzünde koca bir tebessümle
Aynı şekilde tebessüm karşılık vererek "Hoşbuldum" dedim.
"Nasılsın?" diyerek devam etti.
"İyiyim teşekkür ederim. Sen nasılsın?
Bugünkü sınav için çalışabildinmi?"
Dediğimle ikra aniden tatlı bir sinir krizi geçirerek
"Hayır ya. Evdeki misafirler yüzünden fırsatım olmadı, doğru düzgün çalışmaya." Sanırım çok yorucu geçmiş onun için bu süreç.
Köyden akrabaları gelmiş, kaç haftadır onlarda kalıyormuş. Bu durum baya ikrayı etkilemiş.İkimiz de sınıfa doğru giderken ikranın telefonda bir şeye girip konuştuğunu gördüm. Ne olduğunu sorunca. Bir uygulamadan bahsetti. İngilizce dilini geliştirmek için kullanılıyormuş. Oradaki insanlarla sesli konuşup pratik yapıyormuş.
Tanımadığın insanlarla nasıl pratik yapabildiğini sorunca. Orada öyle farklı bir atmosfer var ki, başta utanarak konuşurken, sonradan bakıyorsun bir sürü farklı ülkeden arkadaşlar edinmişsin.
Çok eğlenceli diyerek öve öve biteremedi uygulamayı. İçten içe bende merak ederken konuyu kapatarak derse girdik.Okuldan sonra biraz hava almak için sahil kenarına gittim. İstanbulun güzel manzarası gözlerimin önüne serilmiş gibiydi adeta.
Ne güzel yaratmış yaradan şu kainatı. Ne doymak biliyor gözlerimiz bu manzaralara nede gitmek istiyor yüreğimiz şiir gibi olan şu istanbuldan.
Öylece dalmışken sahilin güzelliğine..
Bir şiir yazmak geçti yüreğimden.Güzel manzaram
Ne güzel manzarasın sen öyle..
Kaç resim çizdin o güzel dalgalarında
Kaç aşka şahit oldu kenarların.
Kaç çocuğun minik ayaklarına dokundu
Serinliğin en güzel hissini sende yaşadı gençlerYaradan ne güzel yaratmış seni öyle
Şükürler çoğalıyor seni görüpte ferahlayan yüreklerde..
Sensin en güzel ilaç bu devirde..Kalabalıklar içindeki sesizlik gibisin
Usulca ilerliyor kıyılarına vuran su damlacıkları
Ve kayboluyor kayalıkların arasında..Kendimi gördüm sanki o damlacıklarda
Şimdi bende kayboluyor gibiyim bu diyarlarda ..Nereye gitsem dinlenmeye, hep bir şiir dökülüyor mürekkebimden. Belkide kendimi en iyi ifade edebildiğim yöntemdi benim için.
Akşam çökmek üzereydi. Eve geç kalmamak için koyuldum yola.Eve geldiğimde ise annem tutmaya başladı beni soru yağmuruna. " Bu saat oldu nerdesin sen?" Diye. Sarılarak yanağına öpücük kondurarak "sahile gittim. Biraz hava almak istedim." Dediğimle annem hemen "niye evdeki hava neyine yetmiyor. Sahillere gidiyorsun. Bir daha geç gelme Eve." Diyerek konuyu kapatip mutfağa doğru gitti.
İster istemez moralim bozulmuştu tepkisinden dolayı. Odama geçip yatağıma uzanırken, birden ikranurun dediği uygulama aklımı kurcalamıştı.
İster istemez bir merak uyandırmıştı bende.
Elime telefonu alarak indirdim.
Ve 'hangi dili çalışmak istiyorsunuz?' diye çıkan kutucuğa 'ingilizce' diyerek işaret koydum.Ardından başladım keşfetmeye ilginç bir uygulamaydı. Faydası varmı bilemiyorum
Ardında sesli odalar diye bir kısım vardı.
Merak edip girdim. Güneş adında bir kızın odasıydı. Kimse yoktu sadece oda sahibi ve bir adam vardı. Ikiside Türkçe konuşuyordu
Konuşmalara bakılırsa kız türktü ama adam başka bir dildendi. Çünkü Türkçeyi tam konuşamıyordu.
"Hoşgeldin mina" dediklerinde şok oldum
Benimi gördüler diye bana yüzüm kızardı elim ayağım bir birine girdi. Sanki yüz yüze gelmişiz gob8 ani bi panik atak geçirdim korkudan. Olayı iyice idrak edince. Sadece bir uygulama dedim mina sakin ol bir şey yok. Diyerek kendimi motive etmeye çalıştım. Birden kalın bir ses tonuna sahip olan adam bana "sahneye çıkmak istermisin mina. Tanışırız dedi." Çok garip bir şey insanlar burada nasıl böyle konuşuyor deyip, kendi kendime yorum yapıyordum. Aynı şeyi ikinci kez tekrarlayınca alta yazı olan kısmında "sahneye nasıl çıkılır bilmiyorum." DedimGüneş adındaki kız çok nazik bir ses tonu vardı.
"Yan kısmında el var ona bas." Diyerek beni yönlendirdi. Dediğini yaptığımda ise birden sahnede buldum kendimi. Heyecanım gittikçe artarken ne yapacağımı bilemiyordum. Aynı şekilde Güneş isimli kız "şimdi sağda mikrofon var, ona bas ve konuş." Dedi.
Konuşmak mı diye içimden geçirdim.
Ben ne konuşacağım ki diyerek düşünmeye başladım. Karşı taraf birden " mina ordamısın?" Diyerek beni kendime getirirken. Cesaretimi toparlayarak ne olucak sanki beni görmüyorlar ki sadece sesimi duyacaklar diye motive etmeye çalıştım. Ve büyük bir heycanla mikrofonu açarken, aynı adam "merhaba mina. Hoşgeldin nasılsın?" Dedi
"Merhaba" derken sesim o kadar titremişti ki, çok saçmaydı sadece bir uygulama ve hepsi yabancı neden bu kadar heycan yaptığımı anlamıyordumm.
Birden bir gülümseme sesi geldi, çok farklı bir gülümsemeydi, içimi eritmişti adeta. Kalp ritmim patlar gibi atarken, yüzümde istemsizce tebessüm oluştu. Çok farklı hisetirmişti o gülünce..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜLÜŞÜNÜ SEVMİŞTİM
No Ficciónİnsan hiç görmediği, nasıl biri olduğunu bilmediği birinin, sadece gülüşünü duyarak aşık olabilirmi? Gerçek bir hayat hikayesi