"Taehyung bak nasıl diyebilirim bunu bilmiyorum ama ben bazı şeylerden şüpheleniyorum..."Kulağım hemen az önce koca evin salonundan bile duyulan Jeongguk ve Wooyoung ikilisinin kahkahalarından odağımı çektiğim gibi yanımda endişe içinde kıvrılan Jimin ile yavaşça toparlamıştım bedenimi zahmetsizce.
Modum düşük keyfim pek yerinde değildi ki buna sebep olanlar mutfakta eğleniyor ve hiç çekinmeden attıkları kahkahalarını bizden eksik etmiyorlardı öyle ki her Jeongguk'un şuh kahkasında içimde yeşeren huzursuzluk baş ağrımı katbekat daha da fazla ağırlaştırıyordu.
Sevgilim benimle ilgilenmiyor ve beni kendinden uzak tutuyordu.
Bu yüzden artık ailemden kaçmak için fırsat gördüğüm,her bir araya gelişimizle ayaklarımın koşa koşa gittiği arkadaşlarımla bu toplu buluşmalardan artık çekiniyor ve gelmemek için türlü türlü bahaneler yaratmaya çalışıyordum fakat Jeongguk'u da tek bırakmak içimden gelmiyordu.
Doğrusu Wooyoung ve Jeongguk'u bir arada baş başa bırakmak beni ürkütüyordu.
"Jeongguk'un üzerindeki kırmızı kazak..." Korktuğum şey başıma geldi gibisinden bir ürperti sardı bedenimi önce,kanım dondu daha hiçbir şeyin kesinliği ortaya dökülmeden,daha hiçbir kelime ağızdan çıkmadan...
Bir şeyler dönüyordu ve tek farkeden ben değildim...
"Dün alışveriş yaparken Wooyoung'un aldığı kazaktı" Nefes nefese dile getirdiği kelimeler sanki daha fazla beni yaralamayacakmış gibi gözlerini kaçıran Jimin için yeterli değildi aklımla oynamasına.
Kaçtığım gerçek sanki yakamdan sıkı sıkıya tutuyordu beni.Kafamda ikiye ayrılan bir ses vardı sanki; Biri iyi olanı sesleniyor ve bas bas 'Wooyoung kardeşimiz,bizim kuzenimiz' diyerek tepiniyordu yerinde fakat kötü olan sesini bile çıkarmıyor içimdeki şüphe tohumlarıyla bana pis pis gülümsüyordu.
Bir bakışıyla bu ihanet oyununda teraziyi kendine daha ağır bastırıyordu emeksiz bir şekilde.
Bir kazak ne tür pis şeyler çağıştırabilirdi ki insanın aklında tartışılırdı ancak beynimin içindeki hastalıklı irisler susmuyordu.Basit bir hediye değildi o farkediyordum.Bir yanlış vardı ve onlar bunu hiç saklamıyor gibilerdi.
Beni hiç önemli biri görmüyorlardı ki saklama gereğine bile zahmet etmiyorlardı...
"Wooyoung o kazağı hediye paketi yaptırırken 'özel birine' yaptırdığını söyledi..." İşte duyduğum belki de algılayabildiğim son kelimeler buydu beni dumura uğratacak. Ellerimden tut tüm vücudumda titremeyi ele geçiren ve öfkeyle yerimden kalkmama sebep olacak belki de asılsız koca bir saçmalık ya da en basitinden yanlış anlaşılma sayılabilecek bu olayı sorgulamadan evin içinde koşturan ikiliye hesap sorma derdine düşürecek basit içi boş kelimelerdi fakat durmadım.
Bu sefer alttan alacak kadar salak rolü oynatamadım kukla olan bedenime.
Kafamda dönen ise Wooyoung'du.Onun gibi olabilirdim. Ailemin örnek gösterdiği ve sürekli beni yarıştırdığı kuzenim,arkadaşlarımın hemen ilk önce ortamlarda eksikliğini çektiği,okuldaki hocalarımın göz bebeği ve en önemlisi yüzünden eksik olmayan gülüşüyle kıkırdayan sevgilimin sevdiği kişi olabilirdim.
Bende Wooyoung gibi olabilirdim. Bende sebepsizce kendimi sevdirebilirdim.
Bende ilk seçenekleri olabilirdim.
"Çıkar üzerindeki kazağı!" Wooyoung'dan saklanmak için mutfakta dolanan Jeongguk'un kolunu yakaladığım gibi sakin bir şekilde fısıldadım kelimelerimi.Jeongguk önce şaşkınlıkla ilk bana sonra üzerindeki kazağa baktı. Pek anlam veremedi bu halime ama sonra hırsla çekti kolunu avucumun içinden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the grudge | taekook
Fanfic'ama tüm yaptıklarından sonra bile benim için her şey demeksin'