Aşk.İnsanı darma duman eden bir duygudur. Kalbindekine kavuşursan derdine derman olur, kavuşamazsan kalbin sana ölüm olur derler. Ben ise hiç bilemedim bu araftalığı.
Jeongguk bana şifa mıydı yoksa mezarıma toprak mıydı?
"O mesajların anlamı neydi Jeongguk?" Yerine daha sinmemiş bir öfkenin pençesindeydim halen. Sönmeyen bir ateş misali önüme geleni yakmışım ama hala yetmemiş gibiydi aldığım canlar. Sanki istediğim kalbi kıramamışım, dilimin zehrini akıtamamışım, öfkem hiç dinmemiş gibiydim.
"Savaştan çıkmış gibisin,yüzün kan içinde,kuzenin Wooyoung hastanede alnına dikiş attırıyor ve sen hala mesajları mı sorguluyorsun Taehyung?" Şaka gibi hissettirmiştim ona. Belki verdiğim tahribatı sorgulamamı belki de pişmanlık duymamı beklerken her şeyi bir kenara bırakıp saklanan sırlara odaklanmış olmam zoruna gitmiş gibiydi.
Ne eksik ne fazlasıydım. Birkaç düğmesi kopmuş, hangimizin kanı olduğu hakkında bir fikrim olmayan krem rengi gömleğimle dikiliyordum karşısında. Dudağımın kenarı patlamış biraz da sol gözüm yediği darbeler yüzünden morarmaya yaklaşmıştı. Saçım başım dağınık, ellerimde kuzenimin kanı, dağıttığım evin sebebiydim bu halimle.
Olay buraya nasıl evrildi de kardeşim gibi gördüğüm Wooyoung ile birbirimizi öldürme derecesine getirdik pek anımsamıyordum. Tek hatırladığım utanmazcasına ettiği kirli itiraf yüzünden kontrolümü kaybetmem ile başlamıştı.
Kim tutuyordu kollarımdan, kim bizi ayırmaya çalışırken yumruklarımızdan nasibini almıştı, kim geldiğimiz bu durum yüzünden bağırtılar eşliğinde her şeyin son bulması için bizi kontrol altında tutmaya çalışmıştı hatırlayamadım.
Sevgilimin gözyaşları içinde ismimi mırıldandığı ağlayışlarında buldum kendimi son bir zaman.
Tehditlerin uçuştuğu, altı üstüne denk gelen evde hala hıncı çıkmayan kinlerin arasında bir titrek sesin sahibiyle aklım başıma geldi.
Mahşer; Sevgilimin gözyaşlarıyla ateşini dindirdi...
"Hala aklın onunla değil mi? Unutamadın..." Dünyanın en komik şakasını izliyor gibi gülüp duruyordum. Jeongguk'un gözünde delirmişten bir farkım yoktu, emindim. Çatılmış kaşlarıyla sorguladığı kelimelerimin ne kadar ağır olduğunu anlamış da pek değildim.
Sevgilime, ettiğim imanın pisliğini de...
"Belki de kuzenimle daha yakın olabilmek için beni kullandın aylarca! Sonra da gittin ilk fırsatta kendini onun kollarına attın!"
Ve suratıma yerleşen sert bir tokat.
Birkaç saniye sanki saatler gibi uzun sürdü aramızda. Sağa savrulmuş yüzümle kalakaldım öylece yerimde. Jeongguk ise ne yaptığından bihaber, havada asılı kalan eliyle mekik dokumuştu vurduğu yanağımla arasında gözleri.
Ciğerlerine yetmiyormuş gibi aldığı nefesler eşliğinde havada asılı kalan eli bu sefer yüzünü kapattı, yaptığından utandığı için. Dayanamadı belki de kendine hiç yakıştıramadı. Sinirlendi kendine,hıncını benden çıkarmak ister gibi adımları sertçe yaklaştı bedenime.
"Yeter Taehyung! Anlıyor musun? Yeter!" Boncuk gözleri dolmuştu önce. Bana olan sinirinden mi yoksa ettiğim imanın bir kırgınlığından mıydı, bilemedim o an.
Geldiğimiz hale mi ağlıyordu...Ben her gün için için ağlıyordum oysaki...
Çok geç kafasına dank etmiş olmalıydı bozuk saatten farksız ilişkimiz...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the grudge | taekook
Fanfiction'ama tüm yaptıklarından sonra bile benim için her şey demeksin'