9; bülbülün ağlayışı

431 81 79
                                    


Çocukluğumu her düşündüğüm de içimde burkulan yarım kalmışlıklardan daha çok için için çürümemi sağlayan tek şey; O bir daha yaşayamayacağım,ailemdeki herkesin mutlu ve sevildiğimi sandığım zamanlardı.

Kötü bir çocukluk geçirdim diyemezdim pek. Önümde her istediğim,ağladığımda belki daha iyisi verilmiş,mızmızlandığımda annem telaş yapmış,ilk bisikletimi düşe kalka babam öğretmiş, ilk golümü onun omuzlarında çoşkuyla kutladığım kötülük bilmeden sevgiyle yanağımın sevildiği,saçlarımın okşandığı,yara açan değil de yaralarıma merhem olunduğu zamanlarım olmuştu.

Bende bir zamanlar babamın 'aslan oğlu' annemin 'güzel yavrusu' olmuştum...

Pervasız,şımarık,herkesin göz bebeği Kim ailesinin en küçük varisi Kim Taehyung'dum. Şimdikinin aksine gözleri gülen,bir hareketiyle aileyi neşelendiren bir çocuk olmuştum fakat doğum günümde bana her şeyin en acı şekilde öğretilmesi de eksik kalmamıştı hatıralarımdan. Bu yaşımda hissettiğim daha ağır bir zulüm aşılanmış, küçük bedenime ekilen nefreti öğrenmiştim kahramanlarım olan ailemden.

Her kahkaha atışımda ağzıma vurulmasını,her bir isteğimde göz ardı edilmeyi,unutulmayı,yosun bağlamayı hatta görülmez kılınmış olmayı öğrenmiştim 12 yaşımda,büyümek için reşit olmamı beklemeden koca adam olmuştum daha kucaklarda gezinir küçük bir bedenken.

Ben şimdi babamın 'laneti' annemin doğurduğuna 'bin pişman' bir evladı olmuştum.

On iki yaşımda kestim tüm ümidimi ben. Doğum günü mumumu üflerken dilemedim bir dilek, karahindibağlarını koparmadım toprağından, yıldız kayar mı diye başımı göğe kaldırmadım, dilek feneri uçurmadım ki bir hevesle acaba söner mi diye beklemedim hiçbir vakit tanrıdan bir cevap.

Tanrının beni unuttuğunu,dileklerimin ona ulaşmadığını çok erken farkettim.

Bu yüzden hiç dilek dilemek gibi bir aptallık yapmadım bu cehennem olmuş dünyada ta ki Jeongguk'u göresiye kadar. Hayattan ümidi kesmiş birine verilen panzehir gibi girmişti hayatıma. Tenime gelen parlak renk,gözlerime geri gelen ışığım, sıcaklığına kavuşan dokunuşlarım ve o yerinde duramayan zıpırlığım olmuştu bir gecede. Bir fırsat istifaden yatak altına süpürdüğüm çocukluğum çıktı tepeme üşüştü ansızın. Geri geldi tekrardan yuvasına.

Bir vakit her şey güzeldi ta ki Jeongguk benim kalbimi kırıncaya kadar. Keşke demiştim bir gece, keşke beni hiç tanımasaydı. Görmeseydi ona nasıl baktığımı,nasıl yanında heyecandan kekelediğimi, ellerimin titreyip kalemi bile tutamayacak kadar güçsüz düştüğümü,dilimde bir şarkı gibi ismini mırıldandığımı,kalbimde ona bir yuva inşaa ettiğimi keşke hiç bilmeseydi.

Bilmeseydi keşke,onun için bu kadar hassas olduğumu hiç tatmasaydı...

"Taehyung,saat dolmak üzere..." Küçük bir mırıltıyla yan yana getirilmiş kelimelerin ağırlığı gibi gözlerimi kapıdan çektiğim gibi ertesi güne geçmek için hiç durmaksızın yelkovanın aceleciliğinde gezdirdim bakışlarımı. Doğum günümün bitmesine bir saatten az kalmış akrebin tezatlığına kaydı sonra gözüm. Sanki acıyarak bana gülümsüyor gibi geldi bir an gözüme.

Beklediğim kim ise benim kadar endişeli olmadığını fısıldıyordu sanki.Doğum günümü zehir ediyordu bana. İçten içe hastalıklı küllerini salıyordu yangın tutmuş bahçelerime.

Kutlamazdım normalde. On iki yaşımdan önce heyecanla beklediğim doğum günlerimin aksine ne Jimin'in bana mum üfletmek için elindeki küçük pastayla peşimde koşmalarına,ne kuzenim Wooyoung'un toplandığımız aile yemeklerinde özellikle doğum günümü hatırlatıp akrabalarımın iyi dileklerini duymak istemeyi ne de Minjeong'un beni anımsatttığı sandığı doğum günü hediyelerinden nefret ederdim her zaman.

the grudge | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin