Why? ("Got that?")

23 2 0
                                    

Küçük ellerini birbirine sürterek iyice olduğu yerde büzüldü minik beden. Arkadaşlarının acı dolu çığlıklarını bir oda ötesinden duyabiliyordu. Bulunduğu odada ise kendisinden başka kimse yoktu.

Yatağında öylece küçülmüş, kollarını da ince bacaklarına sarmıştı. Gözleri ağlamaktan kan çanağı olmuş, kırmızı göz bebekleri ile neredeyse aynı renge gelmişti. Göz altları ise mosmordu.

Bir anda bulunduğu odanın kapısı yavaşça açıldığında iyice oturduğu yere sinmiş, ayaklarını daha geriye gidebilirmişcesine çarşaflara sürtmüştü. Fakat bakış açısına beklediği beden değil de, yakın arkadaşı girdiğinde gözleri heyecanla açılmış, hızlıca yataktan inmişti.

"Jis!"

"Lix!"

Felix ona koşarak gelen arkadaşını kucakladığında ikisi de sessiz olmaya çalışarak gülmüş, Felix birkaç kez Jisung'un tombul yanaklarını öpmüştü.

"Bay Park nasıl izin verdi gelmene?" diye heyecanla sordu Felix kolları hala Jisung'un bedenine sarılıyken. Ardından geri çekildi ve kendisiyle beraber yatağına oturttu.

"Aslında izin vermedi," dedi Jisung elleriyle oynarken. Omuzları düşmüştü aldığı soruyla. "Kaçtım." dedikten sonra omuz silkti.

"Hiii!" diye sessiz bir nida çıkardı Felix. Elleri aynı anda dudaklarını kapatmış, gözleri kocaman açılmıştı. Sarı saçları ve kırmızı hareleriyle çok tatlı ve güzeldi.

İkisi de 14 yaşına yeni basmışlardı. Jisung yaşına göre normal görünse de Felix bir tık küçük kalmıştı yaşıtlarına oranla. Jisung da dahil tüm arkadaşları farkındaydı bunun. Üstelik Felix yaşıtlarından daha saf ve güzel ruhluydu da.

Bu yüzden bu yurtta kalan ve Felix'le yaşıt veya ondan büyük olan bütün çocuklar Felix'i minik bebekleri olarak görüyorlardı. Öğretmenlerden ve diğer herkesten gelebilecek zararlardan koruyorlardı onu. Dayak yiyecek kadar kötü bir şey yapmışsa, ki sadece bir kez yaşanmıştı bu durum, Jisung hemen olayı kendi üzerine alıyordu. Gerekli cezayı çekiyordu ve Felix güvende olduğu için de tüm o çektiği acılara rağmen içi rahat oluyordu.

Şimdi ise Felix'le ilgili bir şey duymuş, o duyduğu şey gerçekleşene kadar arkadaşının mutlu hissetmesini sağlamaya gelmişti. Görünüşe göre uzun bir zaman boyunca görüşemeyeceklerdi. Fakat bunu şimdilik saklamayı düşünüyordu Jisung.

"Neden kendini tehlikeye atıyorsun Jis! Bay Park duyarsa seni çok kötü döver. Canının acımasını istemiyorum."

"Hiçbir şey senden önemli değil Lix," dedi Jisung kafasını hafif yana eğip gülümserken. Tatlı bir gülümsemeydi bu, ama 14 yaşındaki bir çocuğun taşıyamayacağı kadar da acı doluydu. "Sen mutlu ol yeter. Tamam mı?"

Kafasını salladı Felix onun bu dediklerine karşılık. Kafasında birkaç soru işareti oluşmuştu ama sormamaya karar vermişti. Onun yerine başka bir şey sordu.

"Ne yapmaya geldin? Oyun oynayalım mı?"

"Aslında biraz yorgunum," dedi Jisung. Omuzlarının düşüklüğünden de anlaşılıyordu aslında yorgun olduğu. "Biraz beraber uyuyalım mı? Hem sen de benimle uyuyunca çok mutlu oluyorsun."

"Fark etmişsin..." diye utanarak konuştu Felix. Başını biraz öne doğru eğmişti ve alttan alttan Jisung'a bakıyordu. Onun bu ifadesine gülmeden edemedi Jisung.

"Tabi ki fark ettim Lix..." dedikten sonra sarışın bedeni kollarının arasına almış, yatağa beraber uzanmalarını sağlamıştı. "Ve bu benim de hoşuma gidiyor. Bu yüzden sorun yok."

"Tamam o zaman..." diye mırıldandı Felix kollarını Jisung'a sarmışken. Kafası arkadaşının boynuna denk geliyordu, beraber yattıklarında hep bu pozisyonda olurlardı zaten. Felix kafasını bir yerlere gömüp uyumayı daha çok severdi. Yanında kimse yokken de yastıkla yapardı bunu.

İki beden birbirlerine sarılıp derin bir nefes aldıklarında yan odadan gelen ağlama ve vurma sesleri kulaklarına sızmıştı. Bunun üzerine Jisung Felix'in kafasını yatırdığı kolunu onun kulağına doğru arkadan sardı ve bu sayede iki kulağını da kapatmış oldu. Felix ise bu duruma sadece burukça gülümseyebilmiş, güçsüz bir fısıltı dökülmüştü dudaklarından.

"Teşekkür ederim."

Uzun bir süre beraber uyudu ikili. Jisung bedenini hiç hareket ettirmemiş, dolayısıyla ona sarılan Felix de hiç kıpırdamadan uyumuştu. Bir süre sonra bulundukları odanın kapısı açıldığında siyah kıyafetleriyle Bay Park girdi odaya. Jisung kapı sesine hemen uyanırken Felix derin uykusuna devam etmişti.

Bay Park tam Jisung'a burada ne yaptığıyla ilgili bağıracakken yanında duran beyaz kıyafetli adam onun kolundan tutmuş, ses çıkarmamasını sağlamıştı.

Onu uyandırmazlarsa işleri daha kolay olurdu.

Bay Park doktorun ne yapmak istediğini anlayınca sesini çıkarmadı ama resmen içinde cayır cayır ateş yanan gözleriyle Jisung'a baktı. Küçük beden onun bu bakışlarından korksa da yine de kolları arasındaki arkadaşını daha sıkı sarmıştı.

Yine de burada birazdan ne olacaksa, karşı gelmeye gücü yetmeyecekti. Bu yüzden denemeyecekti bile.

Sadece Lix'inin güvenli bir şekilde alındığından emin olacaktı.

Doktor önde, Bay Park arkada olmak üzere iki adam yatakta yatan iki arkadaşa doğru yaklaştılar. Park eliyle küçük bir hareket yaptığında Jisung mecbur yattığı yerden kalktı, elini çekmesi ise Felix'in hafiften uyanmasına neden oldu.

"Tuvalete gidip geliyorum hemen." diye fısıldadı Jisung. Bir eliyle tedirgince arkadaşının çil dolu yanağını tutmuş, arkasını dönmemesini sağlamıştı.

Felix uyku mahmurluğuyla kafasını sallayarak yeniden yatıp gözlerini kapattığında Jisung'un boğazında bir yumru oluştu. Sessizce yataktan kalktı ve ayakta durdu.

Ardından Bay Park'ın getirdiği doktor; özel olarak hazırlanmış uyutucu ilacın bulunduğu şırıngayı çıkarıp Felix'in boynuna batırdığında, hissettiği sızıyla gözlerini açamadan eskisinden derin bir uykuya daldı Felix. Kalp atışları korkudan anlık olarak hızlanmıştı ama kendisinden başka kimse anlayamamıştı bunu.

Tüm hayatı boyunca uyumaya çalışırken aklına gelecek ve onu insomnia hastalığına itecek o an işte buydu.

Onu izleyen Jisung ise gözlerindeki yaşlarla boğazından gelen hıçkırığı tutamamış, parlayan gözlerini kendisine sanki onu parçalayacakmış gibi bakan Bay Park'a çevirmişti.

"Seninle sonra ilgileneceğim Han Jisung."

Bu cümleden sonra ne Jisung'un hayatı ne de Felix'in hayatı iyiye gitmişti.

Bu cümle, iki arkadaşı 14 yaşından 20 yaşına kadar tamı tamına 6 sene sürecek bir işkenceye pervasızca sürüklemişti...

***
İlk bölüm kısa olur, adettendir.
🤍🤍

🤍🤍

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
born to die.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin