Jimin odada otururken yavaş yavaş sıkıldığını hissediyordu. Aşağı inmek istesede bunun pek doğru bir karar olduğunu sanmıyordu.
On dakikanın ardından kapı tıklaması ile kapının ardından bi ses duydu.
"Girebilir miyim?"
Jimin ses çıkarmadan öylece bekledi. Ne de olsa her şekilde gireceğini biliyordu-ki yanılmadı- bi kaç saniyenin ardından kapı açılmıştı.
"Neden buradasın"
Yoongi ilk önce burda olmasının sebebini düşündü. Onu merak ettiği için burdaydı. Ona bunu söylerse nasıl bir tepki vereceğini bilmiyordu yine de başka bir bahanesi yoktu.
"Seni merak ettim"
"Neden?"
Jimin sorgulayacı bir tavırla oturduğu beyaz koltuğa yaslandı. Yoongiden bir cevap bekliyordu, ancak yoongi sadece sessizce duruyordu.
Kafasını koltuğa dayadıktan sonra tavanı izlemeye başlamıştı.
"Otursana"
Yoongi yavaş adımlarla jiminin yanına oturup ona bakmaya devam etti. Hafif uzun siyah saçları beyaz koltukta hafifçe dağılımıştı. Bu görüntüsü bile yoonginin ona daha da aşık olmasını sağlıyordu. Hiç hareket etmese bile böyleydi bu durum, hep de öyle olacaktı.
Jimin sessizlikten sıkılmıştı. Bunu belli etmek adına derin bir nefes alıp oturuşunu düzeltti. Artık oda koltuğa sırtını yaslamış yoongiye bakıyordu.
"Jungkookun anlattıklarına inanmıyorsun değil mi?"
Yoongi alayla sırıtmış jimine bakmıştı. Asıl jungkookun anlattıkları doğruydu.
"Ah jimin, Ne zaman hatırlarsın bilmiyorum ama bu söylediklerinden çok pişman olacağından eminim"
"Ben pişman olmam. Ama jimin her kimse o olurmu bilmiyorum"
Yoongi gözlerini kapatıp bir iç çekmişti. Bazen ilerleyip düzeltiyor gibi oluyordu. Ama jimin aniden tekrardan başa dönüp aynı şeyleri söylüyordu.
"Jimin sensin"
"Benim ismim Jack"
"Hah! bunu nerden biliyorsun? Çocukluğuna dair bir şeyler hatırlıyor musunki sen? O kadını görür görmez nasıl anne diyebildin ki. Ona dair tek bir anın var mı?"
Jimin aniden durgunlaşıp yere odaklanmıştı. Bunu elbet o da düşünmüştü. Hatırlamadığı için annesine de sormuştu. Ancak annesi hep onu geçiştirmişti.
"Çocukluk anılarımı hatırlamamam onun benim annem olduğu gerçeğini değiştirmez"
Yoongi jimine bakmaya devam ederken jiminin düşünceli yüzünü gördü. Doğru yolda olduğunu az çok anlamıştı. Şüpheci yaklaşması ona inanmasını sağlayabilirdi.
"Peki sana bunu düşündüren ne?"
"Ne"
Jiminin ağzından istemsizce çıkan kelimeyle birlikte kaşlarıda çatılmıştı. Gerçekten bunu ona düşündüren neydi? Neden öyle düşündüğünü bile bilmiyordu. Sadece öyleydi işte, onu için gerçek oydu.
"Böyle düşünmenin bir sebebi olmalı değil mi? Hiç sordun mu sözde annene?"
"Ne yapmaya çalışıyorsun?"
Jimin içindeki şüphenin büyümeye başladığını hissettiğinde yoonginin geri adım atıp konuyu kapatmasını istemişti. Ancak yoonginin geri adım atmak gibi bir düşüncesi yoktu. Hem de jiminin gözlerinde ki şüphenin hızla büyüdüğünü gördüğü anda. O yüzden sorduğu soruyu yanıtlama gereği duymadan devam etmişti.
"Peki ya ismin?"
Jiminin kaşları daha da çatılırken yoongiye farkında olmadan biraz daha yakınlaşmıştı.
"Jimin isminin Jack olduğunu nasıl anladın"
"Annem seslenince-"
"Ondan önce böyle bir isim duymuşmuydun ki?"
Jiminin kaşları hızla kalkarken gözleride onunla birlikte büyümüştü. Duymamıştı, sadece içindeki ses o kadına güvenmesi gerektiğini söylemişti. O zaman o anki tüm şüphesi silinmişti. Ancak şimdi içindeki silinmiş şüpheleri ortaya çıkarmıştı Yoongi.
"Yoongi"
Demişti çaresizce jimin. O an Jiminin ağzından uzun zamandan sonra ismini duyması çok iyi gelmişti yoongiye. Yinde de diyeceği şeyi toparlanarak dinlemeye çalıştı.
"Buna inanmaktan başka çarem yoktu"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
love war | Yoonmin
RomanceYıllar önce köydeki halkın öldürdüklerini sandığı vampir kral intikamını ve en değerlisini almaya gelmişti...