"Harbi mi kestin elini?" diye sordu Yunus, diğerleri de içeri geçebilsin diye beni kendisiyle kenara çekmiş, yara bandı sarılı olan elimi bileğimden tutup havaya kaldırırken. "Yok Yunus, yalancıktan kestim. Hasbinallah, bıçak elimden kaydı kesildi işte."
Elimi Yunus'tan kurtardığımda neşeyle boynuma sarılan Berkan'a karşılık verdim. "Hoşgeldiniz." Kerem'e de kısaca sarıldıktan sonra onları içeri yönlendirdim ve kapıyı ardından kapatan Barış'ın önünde dikildim.
"Sende hoşgeldin, tripkolik Barış," takıldığımda şakayla karşılık vermesini beklemiştim, fakat beni yanıltıp düz bakışlarını kaçırarak Kerem'lerin peşinden yürümüştü.
Allah Allah, dedim kendi kendime. Bende koridorun ışığını söndürüp yanlarına geçtim.
L koltuğa kurulmuşlardı hemen. Berkan ayaklarını uzatmış, Kerem koltuğun üzerinde bağdaş kurmuş, Barış ve Yunus'da yayılarak oturmuşlardı.
"Ev mis gibi yemek kokmuş," dedi Kerem, güleryüzüyle. Bende Yunus'un yanında kalan boşluğa oturmuştum. "Ellerime sağlık canım, eee bir de gazi oldum." Yanımdaki Yunus'a soktuğum laf ulaştığında omzuma yumruğu yemiştim. "Ellerine sağlık canım, ellerine sağlık. Elin kolun dert görmesin canım." Sona doğru boğuklaşan sesinin sebebi onu alttan dürten Barış'tan başkası değildi.
Grupta ayrı, yüz yüzeyken ayrı, yalnızken ayrı davranıyordu. Belirsiz ve dengesiz davranışlarından bunalmıştım. Mert Hakan'ı yargılarken bu kadar ona benzeyebiliyor oluşu beni hayal kırıklığına uğratıyordu doğrusu.
"Şimdii çay mı demleyeyim, kahve mi, yoksa kola falan da var?" Barış'la kesilen gözlerimizden çay geçtiğini anlamıştım. Diğerleri buna itiraz edeceği için ona sallama yapmak zorunda kalacaktım muhtemelen. "Kolaya okeyiz bence hepimiz," dedi Yunus, sırtını koltuğa yasladığında Barış tamamen önüme serilmişti.
"Tamamdır," dedim. Hızlıca ayaklanıp mutfağa geçmeden önce, "birinizi rehin alabilir miyim?" diye sormuştum. O kadar çeşit yemeği, tatlıyı falan tek başıma yapmış olabilirdim ama masa kurmaktan nefret ediyordum.
Sorumla Yunus gözlerini kapatıp salağa yatarken, Berkan başının altındaki kırlenti yüzüne kapatmıştı. Kerem'e baktığımda Barış'ı kalçasından ittirdiğini fark ettim.
Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırmıştım. Barış istediği olmayınca mızmızlanan çocuklardan farksızdı. Neyin tribiydi, neylerin tribiydi bu bu kadar büyük anlamış değildim. Rehberime isim soyisim kaydetmeme mi kırılmıştı?
Bana kırılmaya hakkı var mıydı ki?
"Aman be!" Sinirli sinirli koltuktan atlayıp arkaya geçtiğimde Yunus ve Berkan'ın rahat bir nefes verip eski pozisyonlarını aldıklarını gördüm. Gülmüştüm.
Barış'da usul usul ayaklandığında ben, dolaptan takım tabakları çıkarmış ocağın yanına koymuştum. Çünkü önce çatal kaşık falan koymam gerekiyordu masaya.
Barış sallana sallana hantal adımlarla tezgahın yanında durduğunda avel avel gözlerinde dolandırdığım bakışlarım, gözlerinin ardındaki derinliği sezebiliyordu.
"Küs müyüz?" diye sordum, diğerlerinin duymasını umursamadan. Onların istediği buydu zaten; birlikte vakit geçirmemizi sağlamak, aramızdaki buzdağlarının erimesi vesaire.
Daha dün göğsünde uyudum be adam, neyin tavrı bu?
Gözlerini kaçırarak kafasını salladı. Düşürdüğü omuzları kaslarını saklamaya yetmiyordu. Beyaz polo yaka tişörtünün çevrelediği kollarından taşan kaslar dikkatimi dağıtmaya yemin etmiş gibiydi. "Değiliz,"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
geçmiş olsun | barış alper yılmaz
FanficMert Hakan ile gündeme gelen tercümanlık mezunu Zeynep Gören, içten içe Barış Alper Yılmaz'a bir şeyler hissetmeye başlar. 🌟 1 #barışalperyılmaz 24.08.2024