yedi

220 11 0
                                    

Barış Alper Yılmaz'dan

"Barış,  geçmişte öldü olan birinin bir anda karşısına çıkmasının hiç bir insan normal karşılayamaz. Alya zaten birkaç sene öncesinde babasının getirttiği ilaçlar sayesinde bünyesi iyice çökük. Bilgin dahilinde mi bilmiyorum ama bu ilaçlar öyle basit bir psikiyatristin yazabileceği ilaçlar değil. Heyet onayı gerektiren, yan etkileri ağır olan ilaçlar." demişti masanın ardında oturan arkadaşım. O günden sonra Alya'yı biraz olsun toparlayabildikten sonra ilk işim eski ilaç raporları falan ne varsa toparlayıp ona getirmek olmuştu.

"Yani Gürkan? Ne demek oluyor bu?" diye sormuştum merakla, çünkü ben anlamlandırdığım sonuçla buradan çıkarsam eğer o piçin hayatı tehlikede olacaktı.

"Babası Alya'yı kendi elleriyle zehirlemiş demek. Panikatak değil mesela, kan değerlerini bir anda yükseltiyor bu ilaç." Suratıma acır gibi bakıyordu. Sahi acınacak haldeydim. Güzel sevgilimi nasıl koruyamamıştım yıllardır?

"Anladım." diye çıktı dudaklarımdan hislerim. Boğazıma oturmuş olan koskoca yumru bir kelime daha söyletmemişti bana.

Doğan amcayı severdim, Alya'ya o kadar iyi davranıyordu ki. Bir keresinde Alya'nın ateşi yükselmişti ve kızı için ne kadar endişelendiğine bizzat kendi gözlerimle şahit olmuştum. Hatta ve hatta kızının sonraki 3-4 gün boyunca evine gitmesine bile izin vermemiş, bütün gün dizlerinde uyutmuştu. Belki de bu yaptıkları sadece basit bir sevgi gösterisinden ibaretti. Verdiği ilaçları bu şekilde nötrlüyordu.

Gürkan benim devam edemiyeceğimi anladı. "Abicim, ben sizin birbirinize olan bağlılığınızı biliyorum. Alya'yı al, şehirden uzak bir yerlere falan gidin. Uzaklaştır onu. En azından hazmedene ve sana kendini açıklayana kadar. Ağlayacaktır, çünkü bir günde çok ağır şeyler yaşadı." Derin bir nefes aldı ve "İkinizde dinlenin. Birbirinizde soluklanın." diye bitirdi konuşmasını.

Ona kafa salladım. Bir kelime konuşacak gücüm yoktu. Beni uğurlamak için ayağa kalktı. Gözlerimdeki öfkeyle harmanlanmış üzüntüyü görebiliyordu. Sırtıma hafifçe iki kez vurdu. Sonra bende ceketimi aldım ve poliklinikten çıktım.

Aslında hastaneye kaldırıldığından beri sevgilimin yanında uyanmasını bekliyordum. Saat 6 civarı ilk beni aramıştı, ardından ise yüzsüzce Alya'nın karşısına çıkabilmişti. Ona ne gibi yaralar bahşettiğinden haberdar değildi.

Haberi aldıktan sonra ilk iş Alya'nın yanına gitmiş, ardından kanatları kırılan güvercinimi kollarımın arasında hastaneye götürmüştüm.

Bir saat öncesinde de mesaisi bitmiş olan arkadaşım aramıştı beni. İlaçlarının onu etkilemeye başladığını ilk hissettiğim an hepsini adlarıyla ve kutularıyla ona yollamıştım. Detaylıca incelettirdiği testlerin çıkması 3 haftayı bulmuştu ama değmişti de.

Şimdi o babası denilen adam kafama silah dayasa bile o kıza bir daha o ilaçları içirirsem bende Barış Alper değildim.

Şimdi de ilk işim bu olayı kimseye sezdirmeden babasıyla konuşmaktı. Babası zaten kızının kapısının önünde olduğu için kolay olacaktı.

Arabamın kapısını açıp bindiğimde yaptığım ilk iş motoru çalıştırıp camı açmak olmuştu. Derin bir nefes aldım. Ardından da hızlıca hastane odasında beklediğini bildiğim Kerem'i aradım.  Bu sırada da gaza basmış sokaktan çıkmıştım.

Biraz çaldıktan sonra açtı. " Efendim çikom?" diye sordu.

"Kerem, beni iyi dinle şimdi brom." Ellerimi civciv sarısı olan saçlarımdan geçirirken o da dediklerimi sorguluyordu.

"Barış korkutma oğlum adamı. Söyle ne söyleyeceksen." diye çıkıştı, arkaplandan gelen sandalye itilme sesini duyabilmiştim.

"Nerdesin şuan?" yanında olmamaları kötü olmuştu.

"Kafeteryadayız bizimkilerle. Kaan, Berkan, Dries falan. Noldu ki? Adam gibi söyle Barış." dedi, sinirlenmişti belli.

"Kerem, Dries'i falan al ve çabuk Alya'nın yanına çık abi. Babası kızı ağır ilaçlarla zehirliyormuş resmen! Orospu evladı!" dediğimde her şey kafasına yerleşmiş gibi konuştu.

"Tamam abi," dedi ve adım sesleriyle tekrar bizimkilerin yanına yürümeye başladı. "Ben şimdi Alya'nın yanına çıkıyorum, o pezevenginde odaya girmesine izin vermiyorum. Sen de dikkatli gel, sakın hız yapayım deme sinirlisin belli." diye de uyarmayı ihmal etmemişti.

"Tamam kardeşim, dikkatlice geliyorum şimdi ben. Ha Kerem! Eğer o abisi denen Aras piçi gelirse direkt güvenliğe haber ver siktir olup gitsin."

" O iş bende, sende gel doktorla konuşalım. Nasıl bir yol izleyeceğiz diye."

"Tamam ben en fazla 10-15 dakikaya oradayım zaten."

——————-
Ufak bir aradan sonra tekrar selaaaammm!!

Barışın ağzından daha çooookkk bölüm okuyacağız. Bazı şeyleri anlaması gerekiyordu gidişat açısından.

Ve bir türlü şu taslak yazma olayını beceremiyorum ya. Hep apar topar  yazıp atıyorum. Bilmiyorum okullar açılınca nasıl yapacağımızı.

Öpüyorum hepinizi, okulsuz son günlerimizin tadını çıkaralımm.

💓💓💓

sana zarar veriyorum | barış alper yılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin