YANSIMA

138 10 7
                                    

Bir şarkının ilk notasını kulağından içeri süzüldüğünde bu şarkıya tapabilirdin. Oysa ki şarkı sana uzak olabilirdi, senin hiçbir duygunu barındırmayan notalar bu ezgilerde can bulmuş olabilirdi. Fakat önemli olan şarkıda ki notaların ardında beslediği umuttu ve sen sırf bu yüzden bile bu şarkıya tapabilirdin. Seni ilk gördüğümde sadece seni birine benzetmiştim. Fakat ardındaki gerçek seni sevmeme neden olmuştu. O zamanlar bu kadar yıpranıp sana olan sevgim yüzünden ölüm döşeğinde yatacağımı bilseydim, o an arkama bakmadan dönüp koşardım. Seni ilk gördüğümde içimde yeşeren umudun bütün vücudumu sarmalayıp zehirli bir sarmaşık haline geleceğini bilemezdim. Şu an burası sessiz. Üzerimde olan yorgana, yatağıma, duvarlara her yere düşüncelerim bulaşıyor.

Hatırlıyor musun? Mezun olup gittiğinde yalnızlık okula bulaşmıştı sanki. Okuldaki kolidorlarda yürürken ayakkabımdan çıkan tok sesin beni ayakta tuttuğu hisseder ve daha sert basardım zemine. Fakat unuttuğum bir şey vardı, güçsüz bir ruhun atacağı her adım bir öncekinden daha silik ve görünmez olurdu. Aslında yok oluyordum şimdiki gibi. Gurur, bedenimin bir parçasıydı. Bu yüzden sana gelip hiç "seni seviyorum" diyemedim. Şizofreni tanısı konduktan sonra bir çok kez seninle konuşmuştuk ama. Şöyle soruyordun;"Neden? Neden sustun Ekin?" Bu sorun üzerine yine susuyordum ve sen beni kolumdan kavrayarak gözlerinin içine bakmamı sağlıyordun. Dudakların gözlerinle yakınlaşıyor fakat titrek bir nefesi soluyorlardı. Kavradığın yerler bazen
morarıyordu. Sana belli etmiyordum, sen mutlu ol diye. Kendime geldiğimde karın ve çocukların olduğu aklıma geliyor, zihnime atılan taşlar hayallerimi bulandırmaya yetiyordu. Hayatına hiç dahil olmayan hayatım senin her izini sürmekle geçti.

Biliyor musun? Düğününe bile gelmiştim.Yüzündeki o gülümseme kalbime atılmış bir kurşundu.Sen mutlu oluyordun fakat o mutluluk beni yerden yere fırlatıyor üstümde tepiniyordu."Evet! Sonsuza dek evet!" Böyle bağırmıştın nikah memuruna. Sözlerin kanıma karışıp beni zehirlerken alkış sesleri midemi bulandırmıştı.O an tek yaptığım şey yanımda duran kristal vazoyu itip çıkış kapısına koşmamdı.Ciğerlerim isyan ediyordu fakat bu iyidi. Kelimelerin kulağımda çınladı.Diz üstü yere düşerek ellerimi kulaklarıma vurmaya başlamıştım. İşte o gün kıvılcımlanan ilk belirti koca bir hastalığın habercisi olmuştu. Tabii tedavi oldum. Bir çok doktorun ve uzmanın elinden geçtim. Sonuç hepsinde aynıydı: antidepresan. Ağır derecede depresiftim onlara göre. Hiç biri gerçekte neyim olduğunu görmedi, bakmadılar bile. Gözlerime baksalardı sevginin göz bebeklerime kadar işlendiğini anlarlardı. İlk başlarda antideprasanları kullandım. Her gün aklıma geldiğinde içtim. Sakinleştiriyorlardı.Bende evlenmediğin, uzun ince parmaklarının başka bir bedende dolaşmadığı hayalini kuruyordum. İkinci felaketimde bu olmuştu. Ayın karanlık yüzü dünyadan görünmüyordu. Aydınlık yüzü ise güneşten aldığı ışınları dünyaya yansıtıyordu. Ben karanlık taraftaydım bu yüzden beni hiç görmedin, güneşi takip ettin fakat güneş benim için fazla aydınlık ve sıcaktı. Lisedeyken hayatımın böyle şekilleneceği aklımın ucundan geçmezdi. Kaderimin büyük süprizi bu olmuştu demek. Sarı saçlarının içinde elimi dolaştırmak en büyük hayalimdi. Ama elbette böyle bir şey olmadı. O zamanlar 15 yaşındaydım. Sana olan ilgimin ergenliğin bir parçası sanıyordum. Öyle olmadığını acımadan zaman öğretmişti. Evet, bir gün sen ve sevgilin beden dersindeydiniz. Bizim derste boştu. Bahçeye çıkmıştık ve seni görmüştüm. Onunlaydın. O senin kollarındaydı. Sonra.. öpüştünüz ve kalbim gereğinden fazla kasılmıştı. Kalktım ve çıkışa yöneldim. Hava soğuktu fakat düşüncelerim kızgın bir fırından çıkıyordu. Soğuk, düşüncelerime dokunmadan uzaklaşıyor başka insanların beyninde işleniyordu. Sahile yürüdüm. Deniz kenarına oturdum ve denize bakarak dalgaların beni başka şehirlere sürüklemesine izin verdim. Ve sonra her zaman yaptığım gibi otobüs durağına yürüdüm fakat bana eşlik eden bir şey vardı: sevgi kırıklarım. Eve geldiğimde içimde kuru bir soğuktan başka bir şey yoktu. Acı, görünmezliği oynayarak bir sonraki darbesini hazırlıyordu. Ve ben sadece başıma gelecekleri bekliyor, öylece izliyordum. Küçüklüğümden beri içimde olan bir soğukluk vardı insanlara karşı.Yalnızlığı seviyordum. Ve tek tek yakınımdakileri kendimden uzaklaştırdım.Özgürlük belki yalnız olmaktı düşüncelerime göre. Tabii sen bunların hiç birini bilmiyordun. Kız duvarıyla örülü bir çevren vardı. Bu engeli hiç bir zaman geçmedim. Seni İstedim, sevdim fakat senin için hiç bir zaman çabalamamıştım. Bu kafayı yememe sebep olan asıl nedendi. Şu an yalnızım ama görüyorum ki insan acıyla olgunlaşıyordu. Bütün lise hayatım boyunca aklımda dönen tek düşünce sadece beni sevmendi. Bu düşünce bedenime bulaşmış sinsice yayılarak sonumu hazırlamıştı.

AYNAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin