Yazardan:"Zamanında yetiştirdiğiniz için şanlısınız. Aksi taktirde kurtarması zor olurdu. İç kanama riskiyle bir gün gözetim altına tutacağız. Uyandığında onu görebilirsiniz. Tekrardan geçmiş olsun."
Doktor koridordaki kalabalığa hafif eğilip oradan uzaklaşırken, herkes içindeki korkunun rahatlamaya geçmesini derin bir nefes vererek karşılamıştı.
Bir kişi hariç.
O hâla nefesini tutuyordu içinde. Alamazdı, nefes gibi gelmezdi ona, sevgilisi içerde yatarken oksijen bile haramdı ciğerlerine.
"Charles. Oğlum." Omzuna konulan şefkatli el ile sıyrıldı dünyasından. Oturduğu yerden yanında duran Jos'a çıktı gözyaşı dolu bakışları.
"Söyle hadi, bir şey biliyor musun?"
"Hayır. Hiçbir şey görmedim. Tesadüfi o sokaktan geçiyordum. Geçmeseydim belki de.. belki de.." Devamını getiremedi cümlenin.
Boğazına oturan yumru aklından geçen senaryoların bir yansımasıydı. Hiçbiri iyi huylu değildi ve Charles bunları düşünmekten kafayı yiyecekti.
Beş dakika daha oyalansa evden geç çıksaydı, arkadaşlarından kaybeden o olmasaydı, başka bir sokağa sapsaydı.. kafasındaki ihtimaller iyi düşünceleri parazit gibi yiyip bitiriyor ona nefes aldırmayı bile zorlaştırıyordu.
Bunları durduran, Jos'un omzundan saçlarına çıkan elleriydi.
"Sakın olmayan şey için kendini üzme Charles. Sakın. Şu an bunun sırası değil oğlum. Max iyi olacak, Tanrı seni bu yüzden çıkardı dışarı. Eğer bir şeyler biliyorsan da bunu sonra konuşuruz. Ama polisler için ifade vermen gerekecek."
Sırtının iki yandan sıvazlanmasıyla sessizce ağlayan Sophie teyzesine baktı. Hastaneye geldikleri gibi onlara haber salınmış, arkadaşları da Max'in aileside yarım saat içinde gelmişlerdi yanına.
Charles kızarlar diye kendini her şeye hazırlamıştı o esnada. Ancak hiçbir şey aklında tahmin ettiği gibi olmamış sıcak bir anne kucaklaması onu karşılamıştı. Sophie teyzesi ile sıkıca birbirine sarılıp ağlamışlardı Max ameliyattan çıkana kadar.
Şimdi ise arkadaşlarının birazı ayakta birazı da hastane koltuklarına serpilmişlerdi. Kendi yanında Sophie teyzesi oturuyor, öbür yanında ayakta Jos amcası dikiliyordu. Niye ona sinirlenmiyorlardı ki? Sorumlusu oydu ne de olsa.
"Kendini suçlama. Bunu bilemezdin Charles, Max'te bilemezdi." dedi Sophie, bu sırada utancından ona bakmayan çocuğun sırtını sıvazlamayı ihmal etmiyordu.
O bir anneydi, öz evladı olmasa da Charles'ta onun evladıydı. Elinde büyümüştü bu güzel oğlan, az çok tanıyordu onu. Şimdi içini kemirdiğini, düşünce bombardımanı yaşadığını çok iyi biliyordu.
"Biliyorum. Sadece.." Aklına gelen şeyle elinin arasında sıkı sıkıya tuttuğu ceketine sindi bakışları. Üzerine eğildiği dirsekleri dizlerine yaslı, elleri aralık bacaklarının ortasındaki boşlukta duruyordu.
"Kimin yaptığını biliyorum."
"Kim?"
"Estoban. Max sizin sıkıntılarınızın olduğunu söylemişti. Şu an diyebileceğim tek şey bu."
Jos anladığını belli dercesine kafasını salladı yavaşça, parmakları hâla kumral çocuğun saçlarındaydı. Kendinden çok Charles'ın desteğe ihtiyacı vardı.
Max aralarındaki şeyi babasına anlatmamış olsa da, oğlunun senelerdir Charles'ın etrafında pervane oluşundan az çok neyin ne olduğunu biliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Chat 💅🏻
FanfictionLiseli ergenlerin maximum ne kadar düzgün bir grubu olabilir ki? Birbirinden nazlı Max Verstappen ve Charles Leclerc'in mükemmel aşk hayatını anlatan bir hikaye. Bakalım bu iki kör aşık birbirlerini bulabilecekler mi? • Eğer küfürden ve cinsel şaka...