Max'ten:"Max! Sana kendini zorlamamanı söylemiştim değil mi aptal!"
"Ayıp oluyor he.."
"Kes sesini!"
Charles ateş saçarak yanıma gelirken korkudan geriye birkaç adım geriledim. Sinirli hali kesinlikle çekilmez olabiliyordu. Laf dalaşına girmemek için sakince istediğini yaparak salondaki koltuğa oturdum.
"Ben sana diyorum ki ağır bir şey kaldırma, beyfendi takmıyor ki beni? Anladık! En güçlüsü sensin!"
Üç günlük yatışın ardından hastaneden çıktığımızda evin eksiğini gediğini almak istemiştim, bir aydan fazladır eve hiçbir şey almadığım için Charles ile vakit geçiririm demiştim. Yani annem ve babamı saymazsak market alışverişimiz fazlasıyla iyi geçmişti.
Babam aldıklarımızı kapının önüne bırakmıştı, arabayı park edip geleceğini söylemişti ama ben biraz güç gösterisi yapmak için ve Charles'ın annemle bahçede dolaşmasını fırsat bilip poşetleri mutfağa taşımıştım.
Eh şimdi de azarımı yiyordum güzelce.
"Charles haklı oğlum. Biraz daha dikkat et kendine, küçük bir yara değil nasılsa."
Mutfağa geçen annemi salonun koltuklarından izledim. O da benim uyanmamı beklerken çökmüş olmalıydı, göz altları uykusuzluktan mosmordu sanki. Bir ara sımsıkı sarılmam gerekiyordu anneciğime.
"Anlatamıyorum ki Sophie teyze. Kendi başına buyruk yaşıyor."
Charles aramızda biraz mesafe bıraktığında bakışlarım direkt onu buldu. Bana sinirli baksa da annemden çekindiği için benden uzak kaldığını kızaran yanaklarından kolaylıkla anlamıştım. Gülümseme yayıldı yüzüme onun kızarık yanaklarını görünce.
Charles kollarını göğsünde birleştirmiş, iki gündür rahat uyuyabildiği için kurban olduğum yeşil gözleri artık kendine gelmeye başlamıştı. Gerçi bakışları biraz bana dokunsa, şöyle kalbimi ağzımda attırsa, şöyle bir kelebekleri uçuştursa midemde fena olmaz ama ben hariç her yere bakıyordu canını yediğim.
Annem mutfağa yerleştireceği ıvır zıvırları hallettikten sonra diğerlerini de götürmek için mutfaktan ayrılınca fırsat bu fırsat diyip biraz uzağımdaki sevgilimi direkt yanıma çektim. Babam her an içeri baskın atabilirdi, bu yüzden kucağıma çekmedim ancak benim sol bacağımın üstüne Charles'ın sağ bacağı çıkmış, belinden tuttuğum içinde vücudu yarım çevrili halde göğsüme denk gelmişti.
Yani kısacası yarı kucağımda gibi bir şeydi. Ama şu hareketim bile canımı bir hayli yakmış, ağzımdan bir tıslama kaçırmıştım. Charles inlememi duyunca ani hareketten dolayı nereye koyacağını bilemediği elinin birini yumruk yapıp göğsüme vurdu. Yakınlığımızın verdiği şoka odaklanamadan benim haylazlığıma sinirlenmişti.
"Gerizekalı!"
"Özür di- of.." Yaram gerçekten sızalamaya başlayınca Charles hemen mavi tişörtümün eteklerine uzanıp yukarı kaldırmıştı. Parmaklarını sargı bezimin üstünde gezdirdiği her an sanki acım bunu hissediyormuşçasına gittikçe hafifliyordu.
"İyi misin?"
"Hm hm.." Başımı salladım hafifçe.
"Bana yakın olmak zorunda değilsin Max.. iyileşmene bak lütfen."
"Olmaz. Yapamam." dedim, kafası yarama baktığı için eğikti ve gözlerinin önüne birkaç tutam kumral saçlarından düşmüştü. Onları nazikçe geriye yatırdım, bakışları beni buldu bu sefer.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Chat 💅🏻
FanfictionLiseli ergenlerin maximum ne kadar düzgün bir grubu olabilir ki? Birbirinden nazlı Max Verstappen ve Charles Leclerc'in mükemmel aşk hayatını anlatan bir hikaye. Bakalım bu iki kör aşık birbirlerini bulabilecekler mi? • Eğer küfürden ve cinsel şaka...