UMAY ZEMHERİBen komiserdim.
Zemheri ailesinin tek varisi.
Cinayet bürodan Komiser Umay Zemheri.
Zemheri ailesi dışarıdan bakıldığında hayran kanılacak fakat içeriye girdiğinde tövbe edip geri çıkacağınız bir aileydi.
Dışardan gördüm yeşil türbe içine girdim estağfurullah tövbe misali.
Anne, babanın yaptığına laf etmez. Baba, yapacağını çoktan yapmıştır zaten.
"Ne haber Zemheri?"
Bu Pars. Pars Kılıç Seçkin. Seçkin ailesinin ortanca çocuğu. Kendisi baş komiserimizdi. Ona saygısızlık yapmazdık, ben hariç. Bana emir kipiyle konuşulmamasını en başından beri söylememe rağmen bana her seferinde rica da bulunmak yerine yapmamı, getirmemi söylüyordu.
Buraya ilk geldiğimde onun baş komiser olduğunu bilmiyordum. Ve konuşmam gereken kişinin o olduğunu söylemişlerdi. Beni çaycı sanmıştı. 'Bana çay getir.' Dediğinde ise kim olduğunu bilmeden boğazına yapışmıştım. Birkaç kişi bizi zor ayırmıştı. Benim buradaki komiserlerden biri olduğumu ve yeni geldiğimi söylediklerinde ise meslek hayatımı bitirmekle tehdit emişti.
İkinci gün ise gelip özür dilemişti. Evet dengesizin önde gideniydi. 'Her kim olursan ol sana emir vermemeliydim.' Demişti. 'Anlaman iyi olmuş.' Diyerek onu orada bırakıp çıkmıştım.
Ego mu? Kralı vardı.
"İyi diyelim iyi olalım baş komiserim." Dediğimde güldü. Her seferinde aynı şeyi söylüyordum.
"Bende iyiyim." Dediğinde rahatça arkama yaslandım.
"Sormadım."
"Beklemiyordum zaten." Gözlerimi devirdiğimde laf cambazlığını sonlandırdı. Kapı açıldı ve odaya Ilgaz, arkasından İyem girdi.Ilgaz Söğüt.
Pars'tan sonra bu ekipteki en eski kişi. Ayrıca Pars'ın düşmanı.
Daha doğrusu bu düşmanlık tek taraflı değildi. Ne zaman sorsak aylar önce olan bir olay olduğunu ve sonrasından düşman olduklarını söylüyorlardı. Kimse ne olduğunu sormamıştı. Benim aksime.
Meraklı değildim. Şüphelendiğim bir şey olursa sormaktan veya fevri davranmaktan çekinmezdim o kadar. İkisiyle de tek tek konuşmuş fakat tek kelime alamamıştım. Daha sonradan gözlemleyerek bulmayı düşündüm. 8 aydır buradaydım. Bildiklerim ve bileceklerim hep sınırlıydı.İyem Sarsılmaz.
Kendisi kimseye söylemese de Pars'a aşıktı.
Derler ya, sular seller gibi, deli divane, ölümüne falan. Hah onlardan işte. Şuana kadar bir tek Pars'ın bunu fark etmediğini biliyordum çünkü kız fazlasıyla belli ediyordu ve herkes anlamıştı.
"Koray ve Eda nerede?" diye sordu Ilgaz.Koray Topçu. Eda'ya aşıktı. Kısa ve net biriydi. İçi dışı birdi. Eda'ya aşık olduğunu söylemese bile aynı İyem gibi o da belli ediyordu.
Eda Gören ise soyadının aksine bir şey görmüyordu. Koray'a aşıktı fakat Koray'ın ona aşık olduğunu anlamadığı için ümidi yoktu.
Kısaca tüm ekip birbirine aşıktı. Bizim ekip aşk üçgenini de geçmişti. Bu aşk beşgeni falandı.
Tek akıllı her zaman ki gibi bendim. "En son istediğiniz dosyalara bakıyorlardı komiserim." Dedi İyem. Ilgaz kafasını salladı. "Biraz daha bekleyelim, yeni bir vaka bakmaya gideceğiz." Herkes Pars'ın söylediğine onaylayan mırıltılar çıkardı.Aradan geçen beş dakikadan sonra kapı açıldı. İçeri Eda'yla birlikte Koray girdi. Eda benim yanıma oturup soluklandı. Ardından bana eğilip kulağıma fısıldadı. "Herhangi yeni bir aşk vakası var mı?"
"Sence yeterince yok mu?"
"Doğru. Sende de mi yok?"
"Aşkın ne olduğunu sorsanız üç harf tek hece derim. Daha aşkın tanımını bana öğretecek biri çıkmadı karşıma." Dediğimde kafasını salladı."Herkes buradaysa çıkalım." Dedi Pars.
Karakoldan çıktıktan sonra herkes arabalara bindi. "Zemheri sen benle gel-" diyen Pars'a döndüğümde cümlesini yeniledi. "Yani gelir misin?""Tabii ki baş komiserim." Diyerek masum rolü oynadığımda bana ters ters baktı. Ardından yolcu koltuğuna oturdum.
"Neden sana emir verilmesinden hoşlanmıyorsun?" Diyerek sessizliği ilk Pars bozdu. "Kim kendine emir verilmesinden hoşlanır?"
"Elbette kimse ama sen biraz daha farklısın. Bu konuda daha hassassın."
"Hiçbir zaman rahat bir hayatım olmadı. Bende kendime yeni bir hayat çizdim. O hayatta değil biri bana emir vermek, laf bile söyleyemez. Oldu da söyledi" dedim ve bakışlarımı ona çevirdim. O da gözlerini yoldan ayırıp kısa bir an bana baktığında devam ettim. "...bedelini öder.""Neden rahat bir hayatın olmadı?"
"Sizin neden olmadı?" dediğimde kaskatı kesildi. Nereden bildiğimi sorguluyordu çünkü hiç bu konudan bahsetmemişti. Ben onu araştırmıştım. Dediğim gibi merak edersem dibine kadar uğraşırdım."Rahat bir hayatım olmadığını kim söyledi?"
"Az önce yeterince belli olmadı mı sizce de?"
"Bu konuda konuşmak istemiyorum."
"Konuşmak istemediğiniz konuları neden başkasına soruyorsunuz?" dediğimde yanıt vermedi. Araba durduğunda aşağı indik. Deniz kenarında tahta bir kulübenin önündeydik. Kulübenin kapısının önünde bir ceset vardı. Yanına yürüdüğümüzde Gökhan bizi görüp yanımıza geldi.Gökhan Zakkum'dan bahsetmemiştim değil mi? Kendisi olay yeri incelemeden sorumluydu. Otopsi sonuçları için bizi bilgilendiriyordu. Ve inanır mısınız? Kimseye aşık değil.
"Baş komiserim, hoş geldiniz." Ardından bana döndü. "Sende hoş geldin Umay." Kafamı salladığımda hemen konuya girdi. "Arda Tutarlı, 25 yaşında. Başta intihar olmasından şüphelenildi çünkü hiçbir ize rastlanmadı. Ama intihar olmadığı açıkça belli çünkü kimse suratına asit dökerek kendini öldürmez."
"Otopsi sonuçları çıkmadan bir şey söylemek için henüz çok erken. Ama tahminler birinin öldürdüğü üzerine. İki yerinden bıçaklanmış ve başucunda bir kolye bulduk muhtemelen kendisinin değil çünkü boynunda değildi, katil kolyeyi bırakıp gitmiş olmalı." Pars, Gökhan'ı dinlemeye devam ederken ben cesedin başına yürüdüm. Koku midemi bulandırsa da ifademi sabit tuttum. Maktülün yanına eğildiğimde kolyeyi inceledim. Kolyenin ucunda küçük bir yılan sembolü vardı. Sembolün üzerinde ise harfler.
Y.K
Bunun anlamı neydi?
Ayağa kalkıp kafamı arkaya çevirdim. "Baş komiserim buraya bir bakar mısınız?" Pars kafasını bana çevirdiğinde kafasını salladı. Gökhan'a bir şeyler daha söyleyip yanıma geldi. Cesede baktığında yüzünü buruşturdu, benim aksime. Ardından eğilip kolyeyi aldı."Baş komiserim, kolyenin üzerinde harfler var." Kaşlarını çattı. Kolyenin ucundaki harflere baktığında ise kaşları geri gevşedi. Bir şey fark etmişti. Önce göz bebekleri titredi ardından kaskatı kesildi. Kaşlarımı çatıp koluna dokundum. "İyi misiniz?"
"Yılanın Kolyesi." Dediğinde kolundan tekrar sarstım fakat bana bakmıyordu. Transa girmiş gibiydi."Yılanın kolyesi de ne?" diye sorduğumda eliyle hızlıca ağzımı kapattı. "Bu bahsettiğim şeyi asla bağırarak söyleme." Elini çektiğinde ilk defa emir vermesine bir şey söylemedim. Çünkü yeterince tuhaf bir durumdaydı.
"Pekala. Anlatın nedir bu?"
"Katilin kim olduğu belli değil ama bu lakabı biliyorum. Katil öldürdüğü kişilerin başucuna yılan sembollü kolye bırakıyor. Y ve K harflerinin de anlamı bu olmalı. Yılanın kolyesi.""Daha önce böyle bir vakayla ilgilenmedik. Katilin böyle bir şey yaptığını nereden biliyorsunuz?"
"Çok soru soruyorsun Zemheri."
"Cevaplamazsanız bu işin peşini bırakmayacağımı biliyorsunuz." Derin bir nefes verdi. "Şuan zamanı değil." Dedi ve kolyeyi alıp arabaya yürüdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜM ÜÇGENİ
Misteri / ThrillerBen komiserdim. Zemheri ailesinin tek varisi. Cinayet bürodan Umay Zemheri.