"Bu sensin, kralın oğlu."
Aether ne olduğunu şaşırmış halde Ei'nin gözlerine bakıyordu.
"Sizde kimsiniz? Beni nereden tanıyorsunuz?" diye dikkatlice sordu Aether.
"Benim kim olduğum önemli değil. Asıl sen neden buradasın."
"Biri bana neler dönüyor lütfen açıklayabilir mi!" diye çıkıştı Kuni.
"Sen Kazuha ile birlikte saraya dön." dedi Ei uyarıcı bir sesle. Kuni gözlerini kısarak Aether'ı ve annesini süzdü. Kesinlikle bilmediği bir şey vardı. Bunu kesinlikle sonra öğrenecekti. Oflayarak Kazuha'nın onu geri saraya götürmesine izin verdi.
"Şimdi soruma cevap ver prens. Neden buradasın."
"Saraydan kaçtım." dedi Aether gözlerini kısarak. Ei ona garipser şekilde baktı.
"Siz benim varlığımdan nasıl haberdarsınız?"
"İlk önce konuşabileceğimiz özel bir yere gidelim. Beni takip et."
Ei, Aether'ın onu takip etmesi için bileğini yakalayıp çekiştirerek onu rahat şekilde konuşabilecekleri, sarayın salonuna götürdü, büyük koltuğa bacak bacak üstüne atarak oturdu Ei, karşısındaki koltuğa Aether rahatsızca oturdu.
"Neden buraya geldin?"
"Kaçtığımı söylemiştim... Soru sırası bende, Beni nereden tanıyorsunuz? Daha önce krallıklar dahil hiçbir kimse beni tanımadı."
"Sana dürüst olacağım Aether, sizin doğduğunuz gün savaş vardı, annen hızla saraya götürülmüştü, zaten karnı tek çocuk için fazla şiş görünüyordu.. O gün savaş ortasında Kuni'yi doğurmuştum bende. Kaçmaya çalışırken annenin elinde iki bebek gördüm. Ama bi tanesini hizmetçiye verip saraya geri döndü. O hizmetçiye düşman olmadığımı söyleyerek Kuni'yi temizlemesini sağladım. O sırada isminin Aether olduğunu öğrendim. Hiç tahmin etmezdim seni kendi halkından saklayacaklarını.."
"Anlıyorum... Beni bilgilendirdiğiniz için teşekkür ederim Majesteleri.."
"Önemli değil, sana bir oda verilmesini sağlayacağım. O kadar yol geldin biraz dinlen."
"Yok, ben-"
"Git dinlen dedim. Kraliçeye karşı gelinmez."
"Peki.."
"Kazuha! Aether'a odasını gösterebilir misin?"
<><><><><><><><><><><><><><><><><>
"Hn~ Kazuha..."
"K-Kuni..."
Kazuha, Kuni'yi kalçalarından tutarak duvara yaslamış, dilini Kuni'nin diliyle birleştirmiş sömürüyordu onu.
"Kazuha! Aether'a odasını gösterebilir misin?"
Ei'nin gelen sesiyle baş muhafız hemen nişanlısının dudaklarından ayrılmış.
"Kazuha, gitme! Azdırıp gidemezsin!"
"Birkaç dakika bekle, gelince güzel güzel yaparız tamam mı?"
"Umarım yaparız. Yoksa hıncımı çıkartırım."
"Anlaştık." dedi Kazuha tatlı şekilde kıkırdayarak. Kuni'nin odasından çıkıp Hızla sarayın salonuna koştu. Onu bekleyen kraliçeye döndü ve önünde eğildi.
"Majesteleri?"
"Aether'a boş oda gösterebilir misin acaba?"
Kazuha başını sallayarak Aether'ı odasına yönlendirdi.
"Burası büyük bir misafir odası, burada kalmanın sorun olacağını sanmıyorum. Rahatına bak."
"Sağol Kazuha.." diye mıtıldandı, Kazuha sıcakça gülümsedi
"Her zaman, bir şeye ihtiyacın olursa söylemekten çekinme." Aether başını salladı, Kazuha onu büyük odada yalnız bırakarak ayrıldı.
Aether bir iç çekerek eşyalarının arasından Xiao'nun verdiği kırılmış tokayı alıp kendini yatağa attı.
"Xiao..." diye mırıldanarak uykunun kollarına bıraktı kendisini.
<><><><><><><><><><><><><><><><><>
"NE DEMEK HİÇBİR YERDE YOK?!" diye çıkıştı Kral.
"Sakin ol lütfen, uzağa gitmiş olamaz değil mi?" diye sakinleştirmeye çalıştı onu kraliçe.
"Baba, Xiao biliyordur farkındasın öyle değil mi? Hatta Aether'ın kaçmasına yardım etmiş olabilir." dedi Lumine göz devirerek.
"Xiao Liyue'ye geri dönmeden sormamız gerekiyor." diye fikrini dile getirdi Kraliçe.
"Ben giderim." diyerek anne babasının yanından ayrıldı Lumine.
Belini sıkıca saran elbisesinin eteklerini tutarak koridorda koşmaya başladı, Xiao'nun nerede olabileceğini iyi biliyordu.
Hızla sarayın bahçesine çıkıp gözleri Xiao'u aradı, tabiki ağacın altına çökmüş oturuyordu. İç çekerek onun yanına geçti.
"Xiao? Yanına oturabilir miyim?"
"Mhm.."
Lumine onay alınca zarif bir şekilde Xiao'nun yanına oturdu.
"Ay ne kadar güzel değil mi?" diye sordu gülümseyerek, Xiao hiç aldırış etmemişti.
"Xiao, Aether'ın nereye gittiğini biliyor musun?"
"Nereden bilebilirim! Hiç haber vermeden çekip gitti! Hem sanki umrundaymış gibi davranma."
"Neden umrumda olmasın? O benim kardeşim, senin hiçbir şeyin değil."
"Ona kardeşlik yapmış gibi davranma Lumine, sana hiç saygım yok." diyerek ayağa kalktı Xiao.
"Gerekirse onu arar kendim bulurum ama sizin ailenizden hatta sizin krallığınızdan hiç kimse gelmesin. Aether'ın sevgisini hiçbiriniz haketmiyorsunuz. Seninle olan evliliğimide gerçekleştirmeyeceğim." diyerek oradan ayrıldı.
<><><><><><><><><><><><><><><><><>
KAZIKLADIM AZ KELİME ÇÜNKÜ AKLIMA Bİ BOK GELMEDİ KESİNLİKLE HERKESİN FAVORİ YAZARIYIM ✨🥺
YENİ BÖLÜMÜ Bİ KAÇ GÜNE ATCAM SÖZZZZ BU SEFER 1 AY SÜRMEZZZZ
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Let me love you || Xiaother ||
Romanceİkizlerin anne babaları sadece kız çocuk istiyordur...