mono

59 3 2
                                    

"Yalın ayak yürümek bıçağın en keskin yerinde

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Yalın ayak yürümek bıçağın en keskin yerinde. Kanadıkça tuz yerine gözyaşlarımı basmak yüreğime."
-Can Yücel

180824


Şuan hissettiklerimi tasvir etmem için binlerce kitap okumam gerek, onlarca satırı çizmem, takılı kalmam ve üzerine düşünmem gerek. Bizi en güzel altını çizdiğimiz satırlar, üzerine kafa yorduğumuz tümceler ifade eder.

Sessizlik severim ben.

Uçsuz bucaksız bir sessizlik, içinde ilk kaybolup sonra kendimi bulduğum bir sessizlik kendimi en güzel gözler önüne serdiğim anlardır, mimiklerim en çok o zaman belli eder kendini şuursuzca. Gözlerim satırlarda gezinir, kalemim önümdeki sehpada, ellerim kitabımı kavramış, kaşlarım çatık, sol ayağımı sallarım ahenkle, saç tutamlarım önüme düşmesin diye saçımda bir toka, görünüşüm umrumda değil o anlarda pek, dudaklarım arasında zorlukla seçilen bir aralık...

Ben sessizliğime, kafam kitaplarıma gömülü okuyorum sayfaları. Zaman zaman yakın bir dostum çok sessiz olduğumu belirtiyor, acizce ve kendince bu sessizliğe bir sebep arıyor, ağzımı yoklayıp bir derdim var mı yok mu diye kolluyor, yok demiyorum lakin var da demiyorum, kafasındaki ihtimaller umrumda değil, okuduğum romanın dünyasının kapısındayım, susmasını bekliyorum ki içeri gireyim, susmuyor, konuşmuyorum.

Pes edip gidiyor, gitmeden önce 'kaç kaçabildiğin yere kadar' benzeri bir şey söyleyip gereksizce harcıyor kelimelerini. Çünkü siz susan birine 'kaçma' dersiniz.

Sayfaları çeviriyorum, saatlerce eğik kalmasından olsa gerek boynum ağrımış, elimi enseme götürüp ovuşturuyorum boş yere, biliyorum geçmeyecek, umrumda değil. Kalkıp kendime bir çay almak için mutfağa ilerliyorum, uykuluyum, suyum kaynarken tezgaha yaslanıp düşünüyorum yine.

Ne çok yenilgim var böyle.

Ben ilk mantığımı, sonra duygularımı ve sırasıyla kendimi, sağlığımı, ailemi, sevdiğim herkesi, girdiğim her savaşı kaybetmişim meğerse. Altında ezildiğim her şeye karşı bir yenilgim varmış. Kalkmayı denememişim. Farkında değilmişim bir kere. Beni yaşatan o'ymuş ama ben yitirmişim onu.

Çaydanlığımdan kaynadığı için taşan su ocağa dökülüp bir ses çıkarınca kendime geliyorum, öyle dalmışım yani. Suyu alıp demliğe dolduruyorum, biraz daha su alıp onuda kaynatmaya başlıyorum.

Ne çok savaş vermişim öyle diyorum kendi kendime, onların canı acır ama ben hallederim demişim ve ne çok savaşa katılmışım öyle. Ben bu savaşlarda ne çok can vermişim.

Myosotis ≮ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin