"Özleme bir diyeceğim yok.
O kömür kırıntıları arasında parlayan bir cam parçası.
O nefes alışı sevgimizin, kavuşmalarımızın anlamı.
O tek güzel yönü bekleyişlerimizin."
-Ümit Yaşar Oğuzcan300824
¶
Yıllar önceydi, annemden fiske yedikten sonra babam ile annemin tartışmasını dinlememek için evden kaçmıştım. Evimizin önündeki parka gitmiştim ve bir banka oturmak istedim. Hava güneşliydi, terimin tenimi yaktığını söyleyebileceğim kadar sıcak ve yakıcı bir hava vardı. Oturmuştum ve dizlerimi kendime çekip ağlıyordum. İnsanlar görsün istemiyordum ama ağlayacak başka yerim yoktu. Yanıma biri gelmişti, banka zor bela oturup omzumdan beni dürtmeye başladı. Onu karşılıksız bıraktım ama o durmadı. Pes etmek nedir bilmediğini adını öğrenmeden öğrenmiştim. En sonunda kafamı kaldırdım, kaşlarımı çatıp ona baktım. "Ne istiyorsun?" dedim sinirle. Biraz durdu ve nazik bir şekilde "Neden ağlıyorsun?" diye sormuştu. Şaşırmıştım çünkü beni tanımayan birinin bunu neden umursadığını merak ediyordum. Cevap vermedim. "Kötü görünüyorsun? Anlatmak ister misin?" diye sordu sonra. İlgisi hoşuma gitmişti ama konuşmak istemiyordum. Gözlerimle dizlerini gösterdim. Ellerini dizlerinden çektiğinde kafamı dizine yerleştirdim. Onu tanımasam bile öyle yakın hissetmiştim ki...Jungkook ile o gün, o parkta tanıştık.
O günden sonra sık sık o parkta buluştuk, dertleştik, güldük, ağladık, kahkalar attık, büyüdük, aşık olduk... ve sonra sevgili olduk.
Jungkook beni arkadaşlarıyla tanıştırdı çevremi geliştirdi, yanımdan ayrılmadı ve beni yanından ayırmadı. Ona aşık olduğumda bunun doğru ya da yanlış olmasını umursamadım çünkü Jeon Jungkook benim başıma gelen en güzel şeydi.
Annem ile babam o kavgadan yıllar sonra, reşit olduğumda boşandı ve ikiside beni istemedi, Jungkook'un annesi annem, babası babam oldu.
Şimdi yine o parktayım, kaydıraktan gülerek kayan küçük çocukları, ellerini çırparak salıncakta ailesi tarafından ileri geri sallandırılan bebekleri izliyorum. Birkaç metre ötemde bir kız çocuğu elinde oyuncak bebeği ile oyun oynuyor, sağımda bir erkek çocuğu top sektiriyor, kuşlar cıvıldıyor, bir kedi ayağıma sürtünüp miyavlıyor, yemek bulamayacağını anlayınca başka yetişkinlere doğru kuyruğunu sallaya sallaya ilerliyor. Ayağa kalkıyorum. Binaları, yoldan geçen arabaları izliyorum, Jungkook ile önünden her geçtiğimizde girip kendimize ve dükkandan çıktıktan sonra göreceğimiz çocuklara şeker aldığımız şeker dükkanına giriyorum, bir paket ekşili şeker alıyorum ve dükkandan çıkıyorum. Dükkanın sahibi değişmiş, eski sahibi yaşlı bir teyzeydi, tanışmıştık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Myosotis ≮
Fanfiction"Meğerse ben senin aşkına sevdalanmışım." "Mühürleyeceğim seni... Bir gün sen altımda adımı sayıklarken mühürleyeceğim seni." Aşk mağlubiyettir başlı başına, bu otobiyografisidir en büyük yenilgimizin. Omegaverse!