Çok yorulduğunun farkında bile değildim. Ben eve akşamları gelirken sen akşamları evde olmuyordun. Yemekleri yalnız yiyordun. Ben uygulamayı satışa sunuyorum ancak her red edildiğimde eve sinirle geliyor tekrar tekrar uygulamayı geliştiriyordum. Kazandığımız para anca evin faturalarına yettiği için kirasını ödeyemediğim eve haciz geldi. Bomboş evde sadece bir masa bir sandalye birde yatak kalmıştı. Ben o masadan işten geldiğimde bile ayrılmıyordum. Sense işlerinin yorgunluğundan sadece uyuyordun. Birgün bütün elektiriğimiz kesildi. Faturayı ödemediğim için. Bu son yaptığım geliştirmelerin kaydedilmesi gerekiyordu. Yeni uyanmış sen karşıma geçip oturduğunda ayağı kalkmıştım. Kütüphaneye gitmem gerekiyordu. Bilgisayarın şarjı biterse herşey çöp olurdu. Yanından geçip gittiğimde elimden tuttun. Gözlerindeki hayalkırıklığı o hala içimde bir yara olarak taşıyorum balım. Acele ile sana kütüphaneye gidiceğimi söyledim. Aşkamdı ve seni karanlık evde tek başına bırakıyordum. Kütüphaneye gittiğimde gece olana kadar çalışmış eve dönmek için ayaklanmıştım. Çok pis yağmur yağmaya başlamıştı. Bilgisayı çantama koymuş, ıslanırsa diye ceketimi de etrafına sarmıştım. Eve gelene kadar her zerrem ıslak olmuştu. Kapıyı çaldığında kapıyı açmamıştın. Camı tıkladım bu sefer camı açtın.
"Bebeğim çok ıslandım, kapıyı çaldım ama duymadın mı?"
"Taehyung eve gelme."
"Neden birtanem. Bak çok yağmur yağıyor,bilgisayar ıslanıcak. Kapıyı açta içeride konuşalım."
"Hayır taehyung açmayacağım kapıyı. Boşanıyoruz."
"Ne? Balım ne diyorsun sen. Hadi kapıyı aç lütfen."
Üzgün gözlerle kafanı sağa sola salladın. Camı kapadın sonra. O zaman bilgisayar bile umrumda olmadan sadece senin için yalvardım camın önünde. Haftalarca arkandan koştum. O sırada arkadaşında kalmaya başladın. Bir avukat olduğun için boşanmak daha kolay oldu. Bu süreç boyunca yüzüme dahi bakmadın. Kahroldum. Günlerce ağladım. Evimizi hiç değiştirmedim. Özellikle de yatağımızı. Sen gittiğinden beri aynı. Papatya kokun çarşaflara sinmişti balım. Kıyamadım yıkamaya. Hiç yatmadım yatakta. Günlerce yatağın yanında yerde uzandım. Kokun her burnuma geldiğinde ağladım. İçimi döktüm sanki sen yatakta uzanıyormuşsun gibi. Sonra hırslandım. Çalışmaya başladım. Bulduğum her işte çalışmaya başladım. Kendime eziyet ettim. Yemek yemedim günlerce. Zayıfladım güçten düştüm ama sonunda bizi ayıran o uygulamayı sattım balım. Gün geçtikçe daha çok çalıştım. Beni bir şirkette ceo yaptılar. Daha çok çalıştım. Senin dünya turu için biriktirdiğin parayı bankada biriktirmeye başladım. Evimizin borçları bitmişti ve kalıcı şekilde satın almıştım. Tekrar eskisi gibi döşedim. Herşey aynısı gibi oldu ama bir eksik vardı balım. Sendin. Senin kokun, senin en sevdiğin şeyler evin içindeydi ancak sen yoktun. Şirketin çoğu hissesini üstüme alıp kendim yönetmeye başladım. Çok para kazanıyordum ancak sen yoktun. Bu saçma şeylerin sensiz bir anlamı yoktu birtanem.
3 yıl sonra
"Taehyung Bey, bugünlük toplantılarınız bitti. Yarın sabah iki tane daha toplantız var. Ayrıca kovmamızı istediğiniz avukat kovuldu, yeni biri için ilan verdik. Eklememi istediğiniz başka bir şey varmı?"
Kafa salladım yavaşça. Tek istediğim sadece o'ydu. Aslında bugün oldukça yorulmuştum.
"Yarın ki toplantıları öğlenden sonraya ertele. Ayrıca işe deneyimli birilerini alın lütfen."
Asistan kafa defterine birşeyler not almış, bana iyi akşamlar diyip yanımdan ayrılmıştı. Bende kendi ofisime gitmiş biraz dinlenmek için koltuğa oturmuştum. Şirket çok boğucu gelmeye başlamıştı artık. Şuan sadece eve gidip dinlenmek istiyordum. Çekmeceden papatya parfümümü alıp üstüme sıkmış ve derince koklamıştım. Onun kokusu kadar güzel olmasa da yine de beni idare ediyordu. 3 yıldır...