0.1

575 70 35
                                    

"noktasıydın her şeyin,

ve bu hikâyenin. 

kediler ve şarkılar

bize yeterli değil."

barış alper'den

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

barış alper'den.

yaşananlara inanamıyordum.

sorunsuz, insanlar açısından problem yaşatmayacak bir binaya taşındığımı düşünürken yaklaşık yirmi dakika önce aldığım mesajlar gerçek olamazdı. semih'e güvendiğime de inanamıyordum gerçi. öve öve bitiremediği bina bu muydu? gitmiş ve beni ikna ederek tüm belayı karşı komşulukla hayatıma sokmuştu.

arabamdan alelacele indim. hemen çıkmam gerektiğinden otoparka giremedim, yolun kenarına durdurdum. koşar adımlarla apartman bahçesine daha sonra da binanın içine girdim. 

madem sürekli evlerinden kaçırıp duracaklardı neden evde hayvan bakıyorlardı ki? 

dairemin bulunduğu kata çıktığımda sırtını kapıma vererek yaslanmış, gözlerini kapatmış bir genç kadın oturuyordu. uyuyor muydu? adımlarımı yavaşlattım, daha az gürültü yaparak kenardan geçtim. 

dizlerimi kırarak eğildiğimde gülümsemeden edemedim. kumral saçlarının bir tutamı yüzünü kapatıyordu. elinde sıkıca tuttuğu kedi mamasına sarılmış, muhtemelen gözlerini iki dakika kapatacağını düşünerek uyuyakalmıştı. 

mesajlarda terör estiren o kadın bu kadın mıydı? 

uyurken daha masumdu sanki. 

dizlerimi kırmış bir şekilde hafifçe ona doğru eğilip, "mesajlarda terör estirdikten sonra kapımın önünde uyuya mı kaldınız gerçekten?" diyerek sordum. uykusu hafif olacak ki gözlerini araladı hızla. karşısında beni görmeyi beklemediğini tahmin etmek için dahi olmaya gerek yoktu.

birkaç saniye öylece yüzüme baktı, sonra olanları yeni idrak edermişçesine toparlanıp ayağa kalktı. "çok üzgünüm..." dedi mahcubiyetle. hemen sonra o uyku mahmurluğu üstünden gitmiş olacak ki pençelerini çıkardı.

"neden ben üzgün olacağım ki?" diyerek sordu. "siz üzgün olun ve kapınızı açın, lütfen. kedim aç. içeriden miyavlama sesi geliyordu." 

sırıttım alayla. "kediniz içeride aç ve siz burada uyuya mı kalıyorsunuz? büyük acımasızlık..." kaşlarını çattı sinirle. 

sesindeki kararlılıkla, "ben sizin oynayabileceğiniz birisi değilim," dedi. "artık rica ediyorum kapıyı açın ve tanışmışlığımız burada sonlansın." 

bu sefer kaşlarımı çatma ve yükselme sırası bendeydi. bu zamana kadar eğlenmiştim, evet. olanlar ikonikti çünkü. "insanlarla oynadığımızı nereden çıkardınız?" diyerek sorduğumda gözlerini kaçırdı. bir şey söylemek istiyor ama susuyor gibi bir hali vardı. 

"kapı." 

ısrar etmedim. soğuk tavırlarımla kapıyı açtım. zaten açar açmaz turuncu tüylere sahip bir kedi koşarak sahibinin kucağına gelmişti bile. 

birkaç adım geri çekildim. eve girmeden önce burayı temizlettirsem iyi olacaktı. kim bilir nerelerde dolaşmıştı! 

sevmediğimden değildi ama tüylerine alerjim vardı. 

"anneciğim... sen çok mu acıktın? özür dilerim bir tanem." dudaklarından öptü kediyi. "birisi yüzünden geç geldim ama geldim, bak. bir daha gitme anlaştık mı?" 

gözlerimi devirdim. "ben de buradayım ve sizi duyabiliyorum, hilal hanım."

yalancı bir samimi gülümsemeyle bana baktı. "burada olduğunuzu ve beni duyabildiğinizi biliyorum, barış bey." 

bir şey söylemedim. fazla açık sözlüydü, öyle değil mi? 

telefonumdan semih'in numarasını bularak hızla aradım. "anahtarı paspasın altına bırakacağım, senin evine temizliğe gelen birisi vardı bana yönlendirirsen sevinirim. evet evet, anlatacağım sonra." kendi kapısını açmaya çalışan hilal'e baktım imayla. 

"aynen," diyerek yanıtladım semih'i. "müthiş bir apartman bulmuşsun."

cevap vermedi. telefonu kapattığımda hâlâ kucağındaki kediyle kendi kapısını açmaya çalışıyordu. 

"yardım edebilirim?" bana doğru döndü. kuşkuyla yüzüme baktığında, "bu kadar düşüneceğiniz ne olabilir, hilal hanım?" diyerek sordum.

pes ederek anahtarı uzattı. gülerek aldım. anahtarlığındaki tom hoşuma gitmişti. kapıyı açtım ve içeri girmesine müsaade vermeden kapının önüne dikildim. "bana bir özür ve teşekkür borcunuz var." 

kaşlarını çattı. "asıl beni kapınızın önünde beklettiğiniz için sizin özür borcunuz var." 

sırıttım. "o işler öyle olmuyor," diyerek itiraz ettim. hoşuma gitmişti tavırları. 

şaşıracağı bir soru sordum. cevapsız bıraksın istemediğimden ısrarcı olacağım kesindi.

"anahtarlığınızı mı özür niyetine verirsiniz yoksa teşekkür niyetine bir akşam yemeği mi ısmarlarsınız?"

x

biraz yavsak ama asik olunca yesil bayrak sallayacak o baris bu baristir efenim...

NASİL OLMUSUZ!!

sonsuz ol, barış alper yılmaz.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin