Genelde altıncı hisleri kuvvetli olan biri olmuşumdur. Ve çoğu zaman tahmin ettiğim her şey doğru çıkmıştır. Bu özelliğimden hep korkmuşumdur. Korkmam için büyük sebeplerim vardı. Dediklerim her zaman doğru çıktığı için insanlar bana fal baktırmaya başlamıştı. Eğlence için yaptığım bu şey hayatımın kararmasına sebep olmuştu. Bazen insanlar geleceğinin nasıl olduğunu görmek ister ya, ben hiç bir zaman bunu istemedim. Rüyalarımda geleceğimi görüyordum ve orası hiç aydınlık değildi. Yaşadığım son olaylardan sonra da zaten fal bakmayı bırakmıştım. Ama peşimi bırakmıyorlardı. Hiç bir zaman bırakmayacaklardı. Küçükken sadece bir kaç kez bana görünüyorlardı ama şimdi hayatımın bir parçası olmuşlardı neredeyse. Nereye baksam onlardan birini görüyordum. Onların kim olduğunu ben de bilmiyordum. Ama öğrenecektim.
Koridorda başım dik bir şekilde yürürken etraftaki çalışanların seslerini duydum.
"Odasından çıktı mı?"
"Başımıza taş yağacak."
"O küçük dünyasından çıkıp gerçek dünyaya döndüyse önemli bir şey olmalı." Ve benzeri.
İnsanların şaşırması normaldi çünkü pek odamdan çıkan birisi değildim. Daha doğrusu hiç çıkmazdım. Çünkü onlar sadece odamda yok oluyorlardı. Falı bıraktığım neredeyse iki yılı geçiyordu ve ben falı bıraktıktan sonra dışarı çıkmayı da bırakmıştım. Bu yüzden insanlar bana yabani lakabını takmışlardı ama gördüğüm şeyleri onlar görseydi büyük ihtimal kalp krizi geçirmiş olurlardı. Odamdan çıkmadığım gibi odama çoğu insanı almazdım. Odam benim evimin küçük versiyonu gibiydi. İçinde mutfak, lavabo, tuvalet ve benzeri şeyler varken dışarı çıkmama gerek kalmıyordu. Yemeklerimi kendim odamda yapardım, eğer her hangi bir şeye ihtiyaç duyarsam çalışanları onları benim için getirmeleri için görevlendiriyordum. İstediklerim şeyleri getirdiklerinde bile onları içeri almazdım. Kapıdan alıp yeniden odama dönerdim. Odama girme izni olan insanlar sayılıydı.
Salona geçtiğimde tüm gözler beni buldu. Her kes şaşkınlıkla bana bakarken çenemi kibirli bir şekilde yukarı kaldırdım. "Ailem?" diye sorduğumda şaşkınlıklarını hala üzerinden atmış değillerdi. "Bensiz iki yılınız nasıl geçti?"
"Kızım," Annem şaşkın bir şekilde konuştuğunda "Efendim anne?" dedim. "Ne oldu? Neden çıktın ki odandan?" dediğinde bir mimik göstermedim çünkü surat ifademden bir şeyler anlaya bilirlerdi. Benim odamdan çıkma sebebim başkaydı ama görünen o ki onlar da benim odamdan çıkmamı istemiyorlardı. Annem her zaman her şeyi kolay ele veren biriydi ve annemin odamdan çıktıktan sonra verdiği tepki sayesinden ailemin benden bir şey sakladığını anlamama sebep olmuştu.
"Ne o? Sevinmediniz mi? Yoksa hiç özlemediniz mi biricik kızınızı?" Evet, ailenin en büyük ve tek kızıydım. Hepsinin gözleri bu defa sorgular bir şekilde üzerimde gezindiğinde neden odamdan çıktığımı düşünüyorlardı. Odamdan çıkma sebebim beni deli ediyordu. Babam benim haberim olmadan beni bir başkasıyla evlendiriyordu!
"Gece abla odandan neden çıktın?" diye soran henüz on dokuz yaşında bir ergen olan küçük kardeşim Sergendi. Yüzümdeki hissizlikle ona döndüm. "Neden bunu babama sormuyorsun?" dediğimde annemle babam yutkunmuştu. Diğerleri ne olduğunu anlamaya çalışırken ben gözlerimi babamdan ayırmıyordum. Ben onun gözlerine bakmaya çalışırken o gözlerini kaçırıyordu. "Konuşmayacak mısın?"
"Baba neler oluyor?" diye sordu benden sadece bir yaş küçük olan kardeşim Ahmet.
"Bir şey olduğu yok." dedi babam konuyu kapatmak ister gibi. Sinirlenmiştim çünkü beni satacağı bir obje olarak görüyordu. Bunu bana yapamazdı. Daha hiç aşık olmamışken tanımadığım biriyle evlenecek değildim! Arkamdan iş çevirmek neymiş hepsine gösterecektim!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİN HANÇERİ
FantasyKüçüklüğünden beri etrafında siyah gölgeler gören Gece bu varlıklardan sadece odasına girdiğinde kurtuluyordu. Bu yüzden 23 yaşında kendisini odasına kapatmış ve ona yapılan yanlış yüzünden tam iki yıl sonra odasından çıkmıştır. Odasından çıktığında...